Herkesin
zihninde kendine dair oluşmuş bir imge ve içselleştirdiği bir benlik algısı
mevcuttur. Kendinize yönelik algınız, otomatik olarak bakış açınızı
yönlendirir. Kendinizi nasıl görüyorsanız öyle davranıp karşınızdaki insanları
da sizi bu yönde görmeleri konusunda ‘farkında olmadan’ ikna edersiniz.
Kendiniz hakkındaki düşünceniz, sizin haricinizdeki kişilerin sizin hakkınızda
neler hissettiğini etkiler.
İletişimin
birçoğu bilinçdışından gerçekleştiğinden dolayı etrafınızdaki insanlar sürekli
olarak sizin beden dilinize ve ses tonunuza bakarak gönderdiğiniz duygusal
sinyalleri görüp bunlara karşılık verirler. O yüzden içsel olarak kendinizle
ilgili hissettikleriniz çok önemlidir. İçsel düşünceleriniz direkt olarak sizin
dış dünyanızı yansıtır.
Benlik
algınızla ilgili olarak bir değersizlik söz konusu ise bu durum sizin
özgüveninize yansıyacaktır. Düşük özgüven, sizin vücut diliniz ve beden
dilinizle bütünleştiğinde çevrenize de aynı şekilde duygusal bir sinyal olarak
yansıyacaktır. Kendinizi “yeterince hoş” bulmadığınız için sevgiyi ve sevilmeyi
kendinizde hak görmüyor olabilirsiniz. Burada önemli olan şey, bu düşünce
yapısından çıkmak için ne yapılması gerektiğiyle ilgili bir çözüm yolu
bulmaktır. Kendinizi “yeterince hoş” bulmuyorsanız, kendinizi beğenebileceğiniz
bir görünüme ulaşmak için yapabileceğiniz şeyler vardır. “Ben güzel/yakışıklı
değilim” cümlesi, sizin arkasına sığınacağınız bir bahane olursa işin ucu
öğrenilmiş çaresizliğe kadar gidecektir. Unutulmamalıdır ki güzellik
görecelidir, önemli olan sizin güzellik/yakışıklılık kavramlarını nasıl
anlamlandırdığınızdır. Kimsenin sizi sevmediğini düşünüyorsanız, aslında
kendisini sevilmeye değer bulmayan siz olabilir misiniz?
Yaşadığınız
olaylarla veya çevrenizdeki kişilerle olan iletişiminizde aklınıza gelen ilk düşünce,
otomatik düşünce olarak adlandırılır. Düşünceler, duygularımızı etkiler ve
duygularımız da davranışa dönüşür. Verdiğimiz tepkiler tamamen düşüncemizle
doğru orantılıdır. Otomatik düşüncenin gerçeği yansıtıp yansıtmadığıyla ilgili
olarak kanıt ve karşı kanıt tekniği kullanılabilir. “Akla gelen ilk düşünce her
zaman doğru olan düşüncedir” diye bir genelleme söz konusu değildir. Bu
düşüncenin doğru olup olmadığına kesin olarak karar verebilmek adına kanıtların
takip edilmesi gerekmektedir. Otomatik düşünceyle ilgili kanıtlar yetersiz
kaldığında, başka bir düşüncenin daha varlığından söz edilebilmektedir. İşte bu
düşünce ise alternatif düşünce olarak adlandırılmaktadır. Otomatik düşünceyle
ilgili kanıtlar yetersiz kaldığında veya alternatif düşünceler çoğunlukta
olduğunda alternatif düşüncenin daha doğru olabileceği apaçık gözle görülür
hale gelmektedir. Alternatif düşünceyi benimsemeyle birlikte duygular
değişmekte ve davranışlar da yön değiştirmektedir.
Hayatta
ilk deneyimler, aile yaşantısında edinilir. Dünyaya dair pek çok kavram, burada
öğrenilir. Çocuğun bakımını üstlenen (caregiver) kişiyle arasında kurduğu bağ
“güvenli bağlanma” ise, sağlıklı bir benlik bilincinin oluşmasına ve kişinin
kendisini değerli, önemli hissetmesine yardımcı olur. Benlik bilinci, sizin
çevre tarafından algılanma biçiminiz, ne olduğunuz ve ne olmanız gerektiğinizle
ilgili düşüncelerdir. Benlik algısı ise benlik bilincini kendinize özgü
değerlendirmenizdir. Olumsuz bir benlik algısı geliştirdiyseniz bu değersizlik
hissinin tohumları siz dünyaya gözlerinizi açtıktan sonraki ilk çocukluk
zamanlarında (0-2 yaş) atılır. Kendinize yönelik geliştirdiğiniz olumsuz
duygular ve şemalar, içinde yetiştiğiniz aile yaşantısı ile pekişerek
çocuklukta yaşadığınız olaylarla bilincinize yerleşir. Yaşantınız boyunca da
bilincinize yerleşen bu düşünceler sizin bakış açınız haline gelir,
karakterinizin bir parçası olarak ömür boyu size eşlik eder.
Kimsenin
sizi sevmediğine dair düşünceleriniz olduğunda kendinizi üzgün, mutsuz ve
kırgın hissedebilirsiniz. Bunlar sizin otomatik düşüncenize bağlı olarak ortaya
çıkan duygularınızdır. Bu duygular sizi içinize kapanmaya veya çevrenizdeki
kişilerin isteklerini ve tekliflerini geri çevirmeye itebilir. Böyle bir durum
içinde olduğunuzda kimsenin sizi sevmediğine dair düşünceleri kanıtlayan
davranış ve olaylara bakabilirsiniz. Gerçekten de bu düşüncenizi destekleyen
bulgular var mı? Bunları objektif bir gözle değerlendirebiliyor musunuz, yoksa
bakış açınız olumsuz düşüncelere odaklanmış durumda mı? Böyle bir durumda bakış
açınız, kendinize karşı geliştirmiş olduğunuz değersizlik ve güvensizlik duyguları
ile bağlantılı olarak gelişmiş olabilir. Öz değer ve özgüven terazinin iki ucu
gibidir. Kendinize verdiğiniz değer arttıkça özgüveniniz zirve yapar.
Önce
kendinizi değerli görmeye başlayarak değersizlik duygusundan uzaklaşabilirsiniz.
Gerçekte kim olduğunuzu bulmak ve sizi nelerin tanımladığını keşfetmek için
kendinize bir şans verin. Farklı olduğunuz yanlarınızın olması oldukça
normaldir; sonuçta herkes kendine has özellikler taşımakta ve biriciktir.
Önemli olan bu farklılıkların farkında olmak ve bunların sizi siz yapan
özellikler olduğunun bilinciyle bir yaşam sürmektir.
Olumlu
bir benlik algısı geliştirmek için; kendinizi tanımanız, farklılıklarınızın
farkına varıp onların sizi siz yapan şeyler olduğunu idrak etmeniz ve kendinizi
kabul etmeniz, kişisel olarak kendinize yetebiliyor olmanız, kişisel sınırlarınızın
farkında olmanız ve çevreyle iş birliği içinde bir ilişki kurabilmeniz
gerekmektedir. Olumlu bir benlik algısı geliştirdikten sonra aklınıza gelen ilk
düşüncenin karamsar bir altyapıya sahip olmadığını göreceksiniz.