Kim ne derse desin hiçbir dönem modası geçmeyen bir trend Barbie. Her ne kadar fiziksel görünüm itibariyle "kötü örnek teşkil ettikleri"ne dair yorumlar yapılsa da güzeli övmenin vazgeçilmez olduğu bu dönemde neden böylesi bir imaj figürünün modası geçsin ki... Hepimizin hayalini kurduğu ve pek azımızın sahip olduğu ihtişamlı bir hayata sahip Barbie arkadaşımız.
Güzeli güzel yapan ona yüklenen anlamsa şayet, neden kime güzellik anlayışı sorulsa aşağı yukarı aynı cevapları alırız? İşte bu böyle gelmiş ve böyle giden düzenin sadece ufak bir parçası Barbie ve Ken. Yok kapitalist düzen yok şöyle yok böyle diye atıp tutanlar doluşmasın hemen; hepimiz bu kapitalist düzenin zincirinin birer parçasıyız. Bunun için iyi okullarda okuyup, lisanslar, yüksek lisanslar, doktoralar yapıp kendi işimizi kurup kendimizi tatmin etmeye yetecek kadar para kazanmak gibi bir heves içinde geçiyor ömrümüz. Ve nedense hiç de tatmin olmuyor, hep her şeyin çok daha fazlasını istiyor ve istemeye de kendimizde hak görüyoruz. Çünkü böyle gördük, böyle öğrendik; bu durumu içselleştirdik. Bunun dışına çıksak aidiyet duygumuza zarar vereceğiz; işte o yüzden memnun olsak da olmasak da mevcut düzeni sürdürmeye devam etmekteyiz. Çünkü dışarı doğru bir adım atsak tökezler düşeriz ve düşene herkes güler. İşte bunu göze alamıyoruz.
Başkalarının düşüncelerini kendi duygu ve düşüncelerimizin üstünde tutmaya devam ettiğimiz müddetçe kişisel tatmin duygusundan yoksun, elde edilenlerin duygusal etkilerinin hızlıca tükendiği bu sarmalda yaşamaya devam edeceğiz.
Sezin Çelikkanat Mısırlı
Klinik Psikolog & Psikoterapist