19 Kasım 2012 Pazartesi

İnceleme: Satır Aralarında Bülent Ecevit

   Politik kimliği ile hafızalarda yer edinen Bülent Ecevit’in edebî kişiliği de yadsınamaz. Küçük yaşlardan itibaren edebiyat ve sanata ilgi duyan Bülent Ecevit, henüz çocukken şiir yazmaya ve okumaya olan eğilimi ile dikkatleri üzerine çekmiş, değerli bir devlet adamıdır.
   Bülent Ecevit, büyük Hint şairi Rabindranath Tagore şiirleriyle 15 yaşındayken tanışmıştır. Ecevit’in ilk okuduğu Tagore şiir kitabı “Bahçıvan” olmuştur. Sayfaları çevirdikçe Bengalce yazan bu Hintli şairin sözcüklerinin ruhuna işlediğini fark eden Ecevit, aynı şairin “Postane” adlı piyesini okuyarak kendisindeki Tagore etkisini perçinlemiştir. Geleneksel Hint şiirinin son büyük temsilcisi olarak dillendirilen Tagore’un şiirlerinde ince bir lirizmle mistisizm harmanlanmıştır.
   Henüz 16 yaşındayken Tagore’un Gitanjali adlı Nobel Edebiyat ödüllü destanını 10 gün gibi kısa bir süre içerisinde ustalıkla çevirmesi dikkatleri üzerine çekmiştir. Bunun üzerine Tagore çevirilerinden ilk teklifini alan Ecevit, ilk parasını bu şekilde sanattan kazanmıştır. Hint felsefesi ve edebiyatının tadına varmaya başlayan Ecevit, henüz İngilizcesini okurken bile içinde çevirme hissinin uyandığını, ancak şiirin nesre dönüştüğünde büyüsünden bir şeyler kaybettiğini düşündüğünü dile getirmiştir. Bu nedenle çeviriye girişirken bunu doğrudan doğruya şiir diliyle aktarmayı arzulamıştır. Bu durum da henüz 16 yaşındayken çevirdiği bu kitapta yer alan dizelerin, onu ömrü boyunca etkisi altında tutmasının en temel sebebidir. Tanrısal aşka yaslanan ve lirik üslupla ‘mistik bir ağıt’ gibi kaleme alınan ilahiler, aynı zamanda Ecevit'in edebi duyarlılığının alt yapısını oluşturmuştur. Ecevit’in edebiyat ve sanata olan ilgisi tüm yaşamı boyunca devam etmiş, fakat onun yaşamını belirlememiştir.
   Tagore’dan etkilenerek lise yıllarından itibaren şair olmak istediğini söyleyen Ecevit, sürekli şiir okuyup yazarak kendini geliştirmiş; yazdığı şiirler de çeşitli makalelerde yayınlanmıştır. Nazım Hikmet ve Necip Fazıl şiirlerini çok beğenen Ecevit’in şiir tutkusu Tagore hayranlığı ile biçimlenmiştir. Siyaset hayatı boyunca kimi zaman övgüyle, kimi zaman alay eşliğinde Ecevit’e “Şair Başbakan” unvanı yakıştırılmıştır.
   Sanatın ve sanata önem vermenin çok yoksul ülkeler için bile lüks sayılmaması gerektiği kanısında olan Ecevit, bu düşüncesini “sanatla ilgili insanların düşünce yeteneğini, yaratıcılığını, duyarlılığını geliştirir ve bunlar geliştikçe bir toplumun kalkınması hızlanır, yaratıcılığı artar, mutluluğu artar ve kendi iç uyumu olgunlaşır” sözleriyle dile getirmiştir.
   Bülent Ecevit’in Tagore’a olan ilgisi onu, Tagore’un hukuk eğitimi için gitmiş olduğu Londra’ya kadar sürüklemiş ve burada boş zamanlarını Bengalce ve Sanskritçe öğrenimine ayırmasına aracı olmuştur. Bengalce’yi öğrendikçe kendini Tagore’a daha yakın hisseden Ecevit, kendi ricası ile o dili Tagore’un Gitanjali adlı eseri ile öğrenmeye başlamış ve şairin 9 şiirini Bengalce orijinalinden çevirme fırsatı bulmuştur.
   İlerleyen yıllarda Bülent Ecevit’in CHP’den milletvekili adayı olması onu, siyasetin göbeğine sürüklemiş ve zorlu zamanlarda Hint felsefesine, Tagore’a sığınıp, Gitanjali’den kendi çevirdiği dizeleri okuyarak rahatlamasına temel oluşturmuştur. “Felsefesiz bir toplum, yönünü, yolunu bulamayan bir toplumdur” diyerek bir ulusun çağdaş olmasının en önemli niteliğinin bir felsefe edinmekten geçtiğini belirtmiştir.
   Ecevit’in şiirleri Hint felsefesiyle hayat bulmuş ve Tagore’un şiirleriyle beslenmiştir. Bülent Ecevit olumlu, gerçekçi, çağına yakışan bir düşünce adamın simgesi olurken, Karaoğlan kişiliğiyle de eylem adamıdır. “Sosyalist gerçekçilik dışında sanat olmamalıdır” görüşünü savunanlara, sanata ve sanat görüşlerine siyasal bir sınırlama getirilmemesi kanısında olduğunu belirtmiştir.
   Gelgelelim, Bülent Ecevit şiirleri yoğun lirizmden yoksun görünse de taşıdığı her bir duygunun felsefesi vardır. “..eski ırmak izlerinde akar yiterim kumlarla..” Öyle ki, Jeolog adlı şiirinden alınmış bu dizede de göründüğü gibi gerektiği zaman okuyucu tam kalbinden vuracak satırlara imza atmıştır. Dolaylı anlatımlardan özenle kaçtığı gözlemlenen Ecevit’in şiirlerinin doğrudan insanın içine işleme nedeni duyguların gereksiz sözcüklerden arındırılarak şiirlere yansıtılmış olmasıdır. Oldukça yalın bir dille yazılmış şiirlerinde bile Ecevit’in kalbinin temizliği tüm görkemiyle gözler önüne serilmektedir. Gerek söz sanatlarından gerekse uyak-redif kalıplarından arındırılmış şiirleriyle dar bir kesime değil, geniş kitlelere hitap eden bir şiir anlayışı vardır. Hiç kuşkusuz, Pülümür’ün Yaşsız Kadını adlı şiiri Ecevit’in sosyal görüşünü doğrudan yansıttığından en çok ses getiren şiiri olmuştur.
   Ecevit şiirlerindeki değişmez özellik tüm şiirlerin sade bir dil ve yalın bir üslupla, bir felsefe dâhilinde yazılmış olmalardır. Bu felsefe de Ecevit’in Tagore’a olan ilgisi ile pekişmiştir.
   Kendi hayatındaki mütevazı tavırlarının, şiirlerine de yansıdığı görülen Ecevit, tüm yaşantısı boyunca sadelikten yana olmuştur. 
**

3 Kasım 2012 Cumartesi

ÇYDD Dila Kurt Eğitim Evi Anılarım



Yaz okulu kapsamında İngilizce eğitmeni olarak görev aldığım Dila Kurt Eğitim Evi, çocuk psikolojisini yakından öğrenmek için bulunmaz bir fırsattı benim için. Kurum olarak da çok güzel bir yer olan Dila Kurt Eğitim Evi, aile sıcaklığında samimi bir ortam içermekte.
   Öğrenci-öğretmen ilişkisi benim derslerden daha fazla önem verdiğim bir husustur. Onlarla aramda çok yaş farkı olmamasının avantajıyla onlara bir öğretmenden çok abla olmayı denedim. 
Öncelikle derslerimizde yeni öğrenilen konuların deftere veya kâğıtlara mutlaka not alınmasını istedim ve bir sonraki ders önceki dersi tekrar ederek yeni konuya geçtik. İngilizce derslerimizde önce konuyu öğretip ardından konuyla ilgili alıştırma veya eğlenceli aktiviteler yaparak anlattığım konunun pekiştirilerek öğrenilmesine çalıştım. Bazen konuyla ilgili resim çizerek onların anlatımını yaptık, bazen boyama yaparak renklerle ilgili çalışmalar yaptık bazense öğrenilenlerle ilgili cümleleri tahtaya yazarak bunları yarıştırdık. İngilizce kelimelerle başlangıç yaptığımız konularda basit cümlelerle başlayıp basit cümleleri bileşik cümlelere çevirdik. Derste sırayla herkesin söz almasını sağladım. Bir dersin kalan son 5 dakikasını dersle ve kurumla ilgili düşünceleri dile getiren bir mektup yazmalarına, bir başka dersin son 5 dakikasını da birlikte eğlenceli fotoğraflar çekilmeye ayırdım.
   Genel olarak derste hem öğrenip hem eğlendiğimizi söyleyebilirim. Öğrencilerin yazdığı mektupları okuduğumda da dersin onları yeterince eğlendirmiş olduğunu gördüm ve sevindim. Ben yaz sıcağında ders yapmaktan hoşlanmayan ve eğlence arayışında olan çocukları gayet iyi anladığımdan onları biraz daha eğlenceye sürükleyerek dersi neşeli hale getirmeye çalıştım. Bu şekilde onların çok da sevmediği İngilizce dersine de istekli ve eğlenceli yaklaşabileceklerini düşündüm. Tek problem öğrencilerin hepsi bir arada olduğunda tek tek konuşmak yerine grup halinde konuştuklarında ortaya çıkan gürültüydü. Zaman zaman sınıfı susturmada görev alan gönüllü öğrencilerim oldu. Böylece bu problemi de bu şekilde çözmüş olduk.
   Orda bulunduğum bu süreçte dans dersinde Latin dansları öğrendiğim, el sanatları dersinde ağaç süslediğim, resim dersinde boyama yaptığım zamanlar oldu; çok eğlenceli vakit geçirdim. Ayrıca öğrenci velileriyle yaptığımız görüşmelerde onlara yaptığım danışmanlıklar da benim mesleğime hazırlık olmuş oldu. Henüz mezun olmamış olduğum için fazla derinlere inmeden, bildiğim ve öğrendiğim kadarıyla velilerin bana anlattığı sorunlara çare olmaya çalıştım. Bu danışmanlık çalışmaları da bana güzel bir deneyim oldu.
   Sonuç olarak; Dila Kurt Eğitim Evi’nde bulduğum sıcak yuva ortamı bana yeni dostlar ve eşsiz deneyimler kazandırdı. Orda bulunduğum vakit içerisinde bana yardımcı olan, bana bu sıcak yuvanın kapılarını açan herkese çok teşekkür ederim. Böyle yararlı bir sosyal sorumluluk projesinin içinde yer almaktan dolayı onur duyuyorum.