Yeme bozukluğu, kökeni duygusal sorunlara dayanan yeme
davranışlarındaki bozukluklardır. Yeme bozukluğu olan kişilerin yemek ve kilo
ile ilgili takıntıları vardır. Bunun yanı sıra bedenleri ve kiloları, gün
içerisinde ne yedikleri, ne kadar yedikleri, aldıkları besinlerin kalori
değerleri günlük düşüncelerinin önemli bir kısmını kapsar.
Yeme bozuklukları yemekle ya da kilodan çok kişinin
duygusal problemlerini yemeği kullanarak dışa vurum şeklidir. Diğer bir
deyişle, problemin temelinde yemek, kalori, kilo gibi kaygılardan çok daha
fazlası vardır. Ancak doğru tedavi uygulanırsa kişiler iyileşebilir.
Yeme bozukluklarının tedavisi genelde oldukça zaman
alır. Kişiler tedavi süresince iniş çıkışlar yaşayabilirler. Yeme bozukluğu
yerleştikçe tedavisi daha zor olacağı için tedaviye ne kadar erken başlanırsa o
kadar olumlu sonuç alınır.
Çocuklarda Yeme Sorunları
Çoğu zaman çocuklarımızla mücadeleler
yaşar, onlarla bebeklikten itibaren pek çok konuda çatışmaya gireriz, ister istemez.
Bu çatışmalardan en belirginidir yemek üzerindeki mücadele.
Çocuklar için yemek gelişimsel bir
basamaktır. Yemek alışkanlığı çocuğun duygu durumuna, bağımsızlığına,
bireyselleşmesine, motor gelişimine, ebeveynleri ile uzun dönem ilişkisine ve
huyunun oluşumuna yol açar.
Yeme sorunları çocuk 1-2 yaşlarındayken
kendini göstermeye başlar. Çocuk bağımsızlığını ilan etme yolunda ilk çabasını
yemek seçerek veya yemeği reddederek dile getirir. Anne telaşlanır, korkar,
kızar ve hatta suçluluk duyar. Böylelikle savaş başlamıştır. Her öğünde bu
tansiyon hissedilmeye, hatta gittikçe şiddetlenmeye başlar. Bir kısır döngüye
giren durum çocuğun gittikçe daha az yemek yemesine yol açacaktır. Daha da
önemlisi bu karşı koyma ve çatışma çocuğun diğer davranışlarına da yansıyacak;
uyku düzeni, tuvalet eğitimi ve istekleri ertelemede ebeveynler güçlük yaşamaya
başlayacaktır.
Bebeklik dönemi (1 yaş) yeme davranışına
bağlı problemleri üçe ayırabiliriz: anne sütünün yetersizliği ve normalin
altında besleme çocuk doktorlarının müdahalesine ihtiyaç duyulacak bir
durumdur. 2. problem özellikle anne sütü almayan bebeklerde rastlanan
gereğinden fazla besleme sıkıntısıdır. Bu durumda annenin suçluluk duygusu ve
sosyokültürel etkilerin önemli olduğu gözlenmektedir. Uzmanların önerisi ilk 6
ay anne sütü ile çoğu beslemek olmaktadır. Diğer taraftan günlük süt veya
besin miktarı da çocuk doktorlarının önerdiği seviyeyi geçmemelidir. Sonuncu
olarak anneler sık sık beslenme sonrası bebeklerin çeşitli yollarla besini
çıkartmasından şikâyet ederler. Bu durumda önerilen yemek öncesi ve sonrası
bebeğin sakin bir ortamda olması, kucağa alınmaması, hareket halinde
bırakılmaması ve öğünün gerekli miktarların üstüne çıkartılmamasıdır.
2-3 yaşlarında yeme problemleri daha sık
meydana gelmekte, anneleri etkilemektedir. Bu yaşlar çocuk için zor yaşlardır,
çünkü bebek kendi özgürlüğünü kazanmaya, bireyselleşmeye çalışmakla birlikte
anne ve babasından da kopmamaya uğraşır. Bu yaşlarda (özellikle 3 yaşında)
bebek bedensel ihtiyaçlarının farkına varır, kaşık, çatal tutarak kendi
beslenme ihtiyacını giderebilir. Anneler için bu durum pek çok açıdan zordur.
Anne bebeğinin kendinden uzaklaşmasından endişe duyabilir.
Bu
dönemde de 3 tür şikâyetle anneler uzmanlara başvurmaktadır:
1. Yemek
seçme
2. Yemeyi
reddetme veya ağızda bekletme
3. Yemek
esnasında ayağa kalkma dolaşma
Çocuklarımız
sosyalleşmeye başladığı andan itibaren onları anaokulları, yuvalara göndeririz.
6 yaşından sonra ise artık okul çağı gelmiştir. Yeme davranışlarında sorun
yaşayan ve bu davranışları artık pekiştirmiş bir çocuğun okul dönemi beslenme
düzenini oturtmak da ebeveynler için güç bir durum haline gelebilmektedir. Bu
nedenle anne-babalara çocuklarının küçük yaşlarından itibaren birtakım görevler
düşmektedir.
Yeme Bozukluklarının Sebepleri
Şişmanlık,
sosyo-kültürel baskılar, vücut hoşnutsuzluğu, mükemmeliyetçilik, diyet yapma,
ergenlik dönemi ve genetik etkiler yeme bozukluklarının başlıca oluşum
nedenlerindendir. Vücut hoşnutsuzluğu ve kilo kaygısı, kişiyi diyet yapmaya
yönelttiği için bulimik semptomları arttırıyor. Diyet yapmak, tıkınırcasına
yeme ve bulimiya başlama riskini arttırıyor. Diyet kurallarını bozma da aşırı
yemeyle sonuçlanıyor.
Ergenlik
döneminde genç kızlardaki yağ dokusunun artması ve erken adet görme gibi
faktörler de vücut hoşnutsuzluğu ve dolayısıyla yeme patolojisi gelişmesini
sağlayabiliyor. Uzmanlara göre toplumdaki bazı gruplar yeme bozukluğu
gelişmesine daha yatkın. Örneğin dansçılar, modeller gibi isleri dolayısıyla
zayıf olması gereken kişiler, psikiyatrik bozukluğu olanlar, ailelerinde
depresyon, yeme bozukluğu ya da alkolizm görülenlerde yeme bozukluğu
hastalıkları daha yüksek oranda görülüyor. Araştırmalar, bulimiklerde alkol,
sigara, kafein ve ilaç kullanımının normalden daha fazla olduğunu gösteriyor.
Hatta alkolikler ile bulimikler arasında geçişten söz etmek mümkün.