2 Şubat 2016 Salı

Cinsiyet Rolleri

Toplumsal cinsiyet, terim olarak “gender” sözcüğüne karşılık gelmekte ve dilimizde insanların üremeye dayalı olarak bölünmesiyle ilgili terim olan sex sözcüğüne karşılık gelen cinsiyet sözcüğünü aşkın bir anlam içermektedir (Oğuz, 2012).
Toplumsal cinsiyet, eril ve dişil kategorileri içinde barındıran, bir nesne olmaktan çok bir süreçtir. Eril ve dişil kategorileri toplumsal yaşamın ve cinsel politikaların kategorileri değildir; oysa "erkekler" ve "kadınlar" öyledir (Oğuz, 2012). Toplumsal cinsiyet genel olarak kadınlık ile erkeklik rollerinin toplumsal ilişkilerle kurulduğunu anlattığından ataerki kavramına oranla daha sınırlı bir içeriğe sahiptir. Günümüz ataerkil toplum anlayışında iktidar, bireyin kuramsal olarak ait olduğu veya kültürel olarak içinde kurulduğu bir yapı değil, bizzat üretimine bireyin de katılımını gerektiren diyalektik bir güçtür. Erkekler gücü ve iktidarı simgelerken kadınların sadece doğurganlığı simgelemesiyle ilgili düşünceler, onların bir insan üretim aracı olarak görülmesine yol açmıştır.
Ataerki, "erkek"in temel kategori olduğunu, "kadın"ın ise "erkek olmayan" olarak tanımlanabildiği, yani tanımının erkek kategorisine bağlı olduğu cinsiyetçi bir söyleme sahiptir. Kadının "öteki", "asıl olmayan" konumundan çıkıp kendinde bir kategori durumuna gelmesi ancak dilin önce yıkılması, daha sonra bu özellik içinde yeniden yapılanması ile olanaklıdır (Oğuz, 2012).
“Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır sözü ilk başta ayrımcı bir söylem içermiyor gibi görünse de, kadının erkeğin arkasında yer alması durumundan anlaşıldığı üzere bu deyiş hiçbir zaman tersinden söylenmez. Çünkü ön planda olan daima erkektir. Öte yandan, erkek yerine bay kelimesinin kullanımı yaygın olmadığı halde, nedense kadın yerine cinsiyet çağrışımı yapmayan bayan söylemi daha yaygındır. Bayan denildiğinde akıllarınca kadın ve kız arasında orta yolu bulduklarını sanıyorlar. Kadına kadın demekten utanan, ama erkeklere erkek diyerek onları yüreklendirdiğini düşünen bu cinsiyetçi bakış açısı, erkek cinselliğinin utanılacak bir şey olmadığını düşünürken kadın cinselliğini toplumsal bir ayıp olarak nitelendirir. Oysa erkekler nasıl kendi kimliklerini gizlemiyorlarsa kadınların da çekinmeye ihtiyacı yoktur. Öte yandan, geçmişten günümüze gelişim aşamalarını incelediğimizde bu tür ayrımcı sözleri çok yanlı bir tutum olarak da algılamamak gerekmektedir. Çünkü faşist söylemlerden yola çıkarak bakıldığında öjeni bağlamında bu ayrımcılıklar doğal yaşamın bir parçası olarak görülmektedir. Ne yazık ki ırkçı söylemler ve eşitsizlikler üzerine kurulu bir uygarlık tarihinin sonucunda böyle ayrımların olması gayet doğaldır.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder