Hayatımın
“Bir gülüşün var ki kaş çatar gibi, en sıcak sözlerin azarlar gibi…” evresini
çoktan geçtim.
Miladım
oldu, mutluluğumla tarih yazıyorum. “Korkusuzlar da korkar” yazmıştı bir yere
hayatımın anlamı, oysa en çok ben korkuyordum sevdiğimi kaybetmekten. Ne de
olsa “en değerlim” o benim.
“Uğrunda
yüz kere bin kere ölmeli, cehennemde bile zulmetsen de…” demiş Nazan.
Şimdilerde ise (2 sene önce çıkardığı albümde yani) Mabel’im Matiz’im söylüyor.
Sevmeyi bilmiyorum ben. Yeni yeni öğreniyorum aslında. Nasıl da korkardım
bağlanmaktan, birine bağlı kalmaktan… Sevince, sevildiğini bilince, güvenince
ve sana güvenildiğini bilince bağlanma gibi bir problem de kalmıyormuş ortada.
Ama
halen korkuyorum kalp kırmaktan, üzmekten, paramparça etmekten. Bazen
korkuyorum kendimden. Peki o benim “uğrumda
yüz kere, bin kere ölür mü; cehennemde bile zulmetsem de?...”
Bir
şarkıyla başladım bu yazıya, aynı şarkıyla noktalayayım o vakit: “Hiç bağlanır
mıydım çocuklar gibi, Ah bu şarkıların gözü kör olsun!”
Birlikte
konserlere gitmeli, sarmalı, sarılmalı, sevdiğinin ellerini hiç bırakmamalı…
Mabel'in seslendiği gibi "gel...!"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder