Bol
yağmurlu bir nisan ayını daha geride bıraktığımız şu günlerde yaza az kaldı.
Ben bu yaz mezun oluyorum a dostlar, artık bir psikoloğa ihtiyacınız olduğunda
bana gelirsiniz. Lisans sürecimin sonuna geldiğim şu günlerde yüksek lisans kollarını açmış bana "gel geel" diyor. Sonuç olarak çoğu gitti, azı kaldı ve ben bir yarı-psikoloğum. Neyse benim amacım bu yazımda
onlardan bahsetmek değil..
Nisan
denince benim aklıma yağmurlar geliyor nedense. Babaannem her zaman “Nisan yağmurları saça çok yararlıdır; sağlıklı olmasını
ve çabuk uzamasını sağlar” demiştir. Burada söz konusu ben isem; “boyum 1.60, saç uzunluğum 1 metre! Ben bu saçı at kuyruğu yapmayayım
da ne yapayım? Kestirmeye de kıyamıyorum ki, onlar benim bebeklerim!” Bir
saç en fazla ne kadar uzun olabilir sorusunun cevabını kendim vermek için
uğraşıyorum anlayacağınız. Yağsın yağmurlar üzerime üzerime, uzasın uzayabildiğince saçlarım,
ilerleyen günlerde Rapunzel olacak benim lakabım!
Ben bu sözleri Twitter’da paylaştığımda
takipçilerimden biri “senin boyun o kadar kısa mıydı
ya?” diye mesaj attı. Pardon ama tatlım Türkiye’nin boy ortalaması kaç?
Ortalama 180 de bir ben mi kısayım? Orada yazdığım cümlede saçlarımın uzunluğuna takılmıyor da boyuma laf ediyor arkadaş. Hem bodur
tavuk her dem piliçtir derler ve topuklu ayakkabı giymeyi çok seven biri
olduğumdan boyum bana zarafet konusunda çok yardımcı oluyor. Boy konusunda
diyecek tek sözüm var “boyu uzun olduğu halde topuklu ayakkabı giyen aklı
fukara kadınlar yüzünden kısa görünüyorum!”
Genelde kadınlar, bulundukları ortamda kendilerinden başka bir kadın gördüklerinde o kişiyi tepeden tırnağa süzüyorlar ve kısacık sürede resmen vücut kitle indeksini yapıp yargıya varıyorlar ve kendileriyle karşılaştırıyorlar. Bu karşılaştırma sonuncunda karşılarındaki kişinin artıları eksilerinden fazlaysa beyinlerinde siren sesleri çalmaya başlıyor ve alarma geçiyorlar. Kendileri üstün olabilmek için her türlü numaraya başvuran bu hemcinslerim gerçekten çok tehlikeliler. Nereden mi biliyorum? "Çünkü ben de bir kadınım" demeyeceğim, çünkü ben de bir hemcinsim tarafından bu şekilde bombardımana tutuldum. Top atışları şu şekilde başladı "hmm güzel kız ama boyu çok kısa; yazık, bu yüzden topuklu ayakkabı giyiyor hep." Yanıldınız, ben topuklu ayakkabıyı görsel olarak hoşuma gittiği için giyiyorum, onları çok seviyorum ve düz ayakkabılar benim belimi ağrıtıyor. Tabii henüz yeni tanıştığım birisine bunları açıklamak zorunda değilim. Sanırsınız ki uzun boylu olmak büyük marifet. Kadınlar birbirlerini böyle düşman olarak görüyorlarken benim nasıl olur da çok sayıda kız arkadaşım olabilir ki? Arkadaşlarımın genelini bu yüzden erkekler oluşturuyor işte, en azından gereksiz karşılaştırmalar yaparak insanın canını sıkmıyorlar ve "arkadaşlık çerçevesinde" birlikte gayet eğlenceli zaman geçiriliyor.
Genelde kadınlar, bulundukları ortamda kendilerinden başka bir kadın gördüklerinde o kişiyi tepeden tırnağa süzüyorlar ve kısacık sürede resmen vücut kitle indeksini yapıp yargıya varıyorlar ve kendileriyle karşılaştırıyorlar. Bu karşılaştırma sonuncunda karşılarındaki kişinin artıları eksilerinden fazlaysa beyinlerinde siren sesleri çalmaya başlıyor ve alarma geçiyorlar. Kendileri üstün olabilmek için her türlü numaraya başvuran bu hemcinslerim gerçekten çok tehlikeliler. Nereden mi biliyorum? "Çünkü ben de bir kadınım" demeyeceğim, çünkü ben de bir hemcinsim tarafından bu şekilde bombardımana tutuldum. Top atışları şu şekilde başladı "hmm güzel kız ama boyu çok kısa; yazık, bu yüzden topuklu ayakkabı giyiyor hep." Yanıldınız, ben topuklu ayakkabıyı görsel olarak hoşuma gittiği için giyiyorum, onları çok seviyorum ve düz ayakkabılar benim belimi ağrıtıyor. Tabii henüz yeni tanıştığım birisine bunları açıklamak zorunda değilim. Sanırsınız ki uzun boylu olmak büyük marifet. Kadınlar birbirlerini böyle düşman olarak görüyorlarken benim nasıl olur da çok sayıda kız arkadaşım olabilir ki? Arkadaşlarımın genelini bu yüzden erkekler oluşturuyor işte, en azından gereksiz karşılaştırmalar yaparak insanın canını sıkmıyorlar ve "arkadaşlık çerçevesinde" birlikte gayet eğlenceli zaman geçiriliyor.
Yağmurlar
bende Şebnem Ferah’ın Yağmurlar
adlı şarkısını çağrıştırıyor.
". . . Beni
sevmezsen yağmurları sev
Bulutlar
ağlasın, sen gül, güneş doğsun yeniden . . ."
Severim
Şebnem Ferah’ı, sesini, şarkılarını, tarzını... Kaç kere gittim konserine ben
bile unuttum sayısını ama her defasında ayrı bir heyecan yaşıyorum ve dolu dolu
oluyor gözlerim konserindeki coşkuyu gördüğümde. Gerçi şarkılarını dinlediğimde
beni derinden etkileyebilen bir sese sahip olan tek kadındır Şebnem Ferah. Onu
çok sevdiğimden yere göğe sığdıramam, bu övgü dolu sözlerim de uzar gider. O
yüzden burada kesmek istiyorum.
Yağmurlarıyla, sıcak ve soğuk dengesi olmayan
alengirli havasıyla, bitmek bilmeyen ödev, sunum ve grup çalışmalarıyla dolu
dolu bir Nisan ayını geride bıraktık, önümüzdeki yaz benim sezonum olacak.
Gümbür gümbür geleceğim, beklemede kalın.
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk
Bayramı başta çocuklar olmak üzere tüm Türk milletine
kutlu olsun.
Her gününüzün bayram tadında geçmesi dileğiyle . . .
**
**
çok tatlısın
YanıtlaSil