20 Temmuz 2020 Pazartesi

Psikoloji: Öz Değer ve Benlik Bilinci


Herkesin zihninde kendine dair oluşmuş bir imge ve içselleştirdiği bir benlik algısı mevcuttur. Kendinize yönelik algınız, otomatik olarak bakış açınızı yönlendirir. Kendinizi nasıl görüyorsanız öyle davranıp karşınızdaki insanları da sizi bu yönde görmeleri konusunda ‘farkında olmadan’ ikna edersiniz. Kendiniz hakkındaki düşünceniz, sizin haricinizdeki kişilerin sizin hakkınızda neler hissettiğini etkiler.

İletişimin birçoğu bilinçdışından gerçekleştiğinden dolayı etrafınızdaki insanlar sürekli olarak sizin beden dilinize ve ses tonunuza bakarak gönderdiğiniz duygusal sinyalleri görüp bunlara karşılık verirler. O yüzden içsel olarak kendinizle ilgili hissettikleriniz çok önemlidir. İçsel düşünceleriniz direkt olarak sizin dış dünyanızı yansıtır.

Benlik algınızla ilgili olarak bir değersizlik söz konusu ise bu durum sizin özgüveninize yansıyacaktır. Düşük özgüven, sizin vücut diliniz ve beden dilinizle bütünleştiğinde çevrenize de aynı şekilde duygusal bir sinyal olarak yansıyacaktır. Kendinizi “yeterince hoş” bulmadığınız için sevgiyi ve sevilmeyi kendinizde hak görmüyor olabilirsiniz. Burada önemli olan şey, bu düşünce yapısından çıkmak için ne yapılması gerektiğiyle ilgili bir çözüm yolu bulmaktır. Kendinizi “yeterince hoş” bulmuyorsanız, kendinizi beğenebileceğiniz bir görünüme ulaşmak için yapabileceğiniz şeyler vardır. “Ben güzel/yakışıklı değilim” cümlesi, sizin arkasına sığınacağınız bir bahane olursa işin ucu öğrenilmiş çaresizliğe kadar gidecektir. Unutulmamalıdır ki güzellik görecelidir, önemli olan sizin güzellik/yakışıklılık kavramlarını nasıl anlamlandırdığınızdır. Kimsenin sizi sevmediğini düşünüyorsanız, aslında kendisini sevilmeye değer bulmayan siz olabilir misiniz?

Yaşadığınız olaylarla veya çevrenizdeki kişilerle olan iletişiminizde aklınıza gelen ilk düşünce, otomatik düşünce olarak adlandırılır. Düşünceler, duygularımızı etkiler ve duygularımız da davranışa dönüşür. Verdiğimiz tepkiler tamamen düşüncemizle doğru orantılıdır. Otomatik düşüncenin gerçeği yansıtıp yansıtmadığıyla ilgili olarak kanıt ve karşı kanıt tekniği kullanılabilir. “Akla gelen ilk düşünce her zaman doğru olan düşüncedir” diye bir genelleme söz konusu değildir. Bu düşüncenin doğru olup olmadığına kesin olarak karar verebilmek adına kanıtların takip edilmesi gerekmektedir. Otomatik düşünceyle ilgili kanıtlar yetersiz kaldığında, başka bir düşüncenin daha varlığından söz edilebilmektedir. İşte bu düşünce ise alternatif düşünce olarak adlandırılmaktadır. Otomatik düşünceyle ilgili kanıtlar yetersiz kaldığında veya alternatif düşünceler çoğunlukta olduğunda alternatif düşüncenin daha doğru olabileceği apaçık gözle görülür hale gelmektedir. Alternatif düşünceyi benimsemeyle birlikte duygular değişmekte ve davranışlar da yön değiştirmektedir.

Hayatta ilk deneyimler, aile yaşantısında edinilir. Dünyaya dair pek çok kavram, burada öğrenilir. Çocuğun bakımını üstlenen (caregiver) kişiyle arasında kurduğu bağ “güvenli bağlanma” ise, sağlıklı bir benlik bilincinin oluşmasına ve kişinin kendisini değerli, önemli hissetmesine yardımcı olur. Benlik bilinci, sizin çevre tarafından algılanma biçiminiz, ne olduğunuz ve ne olmanız gerektiğinizle ilgili düşüncelerdir. Benlik algısı ise benlik bilincini kendinize özgü değerlendirmenizdir. Olumsuz bir benlik algısı geliştirdiyseniz bu değersizlik hissinin tohumları siz dünyaya gözlerinizi açtıktan sonraki ilk çocukluk zamanlarında (0-2 yaş) atılır. Kendinize yönelik geliştirdiğiniz olumsuz duygular ve şemalar, içinde yetiştiğiniz aile yaşantısı ile pekişerek çocuklukta yaşadığınız olaylarla bilincinize yerleşir. Yaşantınız boyunca da bilincinize yerleşen bu düşünceler sizin bakış açınız haline gelir, karakterinizin bir parçası olarak ömür boyu size eşlik eder.

Kimsenin sizi sevmediğine dair düşünceleriniz olduğunda kendinizi üzgün, mutsuz ve kırgın hissedebilirsiniz. Bunlar sizin otomatik düşüncenize bağlı olarak ortaya çıkan duygularınızdır. Bu duygular sizi içinize kapanmaya veya çevrenizdeki kişilerin isteklerini ve tekliflerini geri çevirmeye itebilir. Böyle bir durum içinde olduğunuzda kimsenin sizi sevmediğine dair düşünceleri kanıtlayan davranış ve olaylara bakabilirsiniz. Gerçekten de bu düşüncenizi destekleyen bulgular var mı? Bunları objektif bir gözle değerlendirebiliyor musunuz, yoksa bakış açınız olumsuz düşüncelere odaklanmış durumda mı? Böyle bir durumda bakış açınız, kendinize karşı geliştirmiş olduğunuz değersizlik ve güvensizlik duyguları ile bağlantılı olarak gelişmiş olabilir. Öz değer ve özgüven terazinin iki ucu gibidir. Kendinize verdiğiniz değer arttıkça özgüveniniz zirve yapar.

Önce kendinizi değerli görmeye başlayarak değersizlik duygusundan uzaklaşabilirsiniz. Gerçekte kim olduğunuzu bulmak ve sizi nelerin tanımladığını keşfetmek için kendinize bir şans verin. Farklı olduğunuz yanlarınızın olması oldukça normaldir; sonuçta herkes kendine has özellikler taşımakta ve biriciktir. Önemli olan bu farklılıkların farkında olmak ve bunların sizi siz yapan özellikler olduğunun bilinciyle bir yaşam sürmektir.

Olumlu bir benlik algısı geliştirmek için; kendinizi tanımanız, farklılıklarınızın farkına varıp onların sizi siz yapan şeyler olduğunu idrak etmeniz ve kendinizi kabul etmeniz, kişisel olarak kendinize yetebiliyor olmanız, kişisel sınırlarınızın farkında olmanız ve çevreyle iş birliği içinde bir ilişki kurabilmeniz gerekmektedir. Olumlu bir benlik algısı geliştirdikten sonra aklınıza gelen ilk düşüncenin karamsar bir altyapıya sahip olmadığını göreceksiniz.