16 Eylül 2020 Çarşamba

Uzm. Kln. Psk. Sezin Çelikkanat Mısırlı - İşkolik Programı

 Business Channel Türk'te

Uzman Klinik Psikolog ve Psikoterapist Sezin Çelikkanat Mısırlı'nın konuk olduğu 

  • Psikologların meslek hayatında lisans eğitiminin önemi
  • Yüksek lisansın anlamı ve 
  • Psikoterapist olma süreci ile 
  • Pandeminin psikolojik etkilerini konuştuğumuz 

Sema Baysal'ın moderatörlüğünü yaptığı İşkolik adlı program 


Videoya erişim sağlayamayanlar için link: youtu.be/IZF5Am0ypx0

***

-Psikoterapist kime denir, nasıl terapist olunur?
-Bir söz var “gerçek hastalar psikoloğa gitmez, gerçek hastaların hasta ettiği kişiler gider” diye. Siz bu yoruma katılıyor musunuz?
-İyi bir çift ilişkisinde olmazsa olmazlar nelerdir?
-Yaşadıkları ilişkiyle ilgili sıkıntıları olan çiftler genellikle görüşmelere birlikte mi geliyorlar yoksa bireysel görüşmeyi mi tercih ediyorlar?
-Evlilikte ne zaman terapiste gitmek gerekir?
-Bitme noktasına gelmiş bir ilişkide eşlerin terapiye başlaması ilişkiyi kurtarabilir mi?
-Pandemi sürecinin aile yaşantılarına etkisi nasıl oldu?
-Pandemiyle birlikte insan ilişkilerinde düşünsel duygusal ve davranışsal ne gibi değişiklikler oldu?
-Yaş gruplarına göre pandeminin etkileri çeşitlilik gösterdi diyebilir miyiz?
-Kaygı mı takıntıları etkiliyor yoksa takıntılarımız mı kaygımızı tetikliyor?
-Yeni normal olarak adlandırdığımız bu dönemde ağırlıklı olarak online mı yoksa yüz yüze terapiye mi talep oluyor?

***

Sorularınız, önerileriniz ve danışmak istediğiniz konularla ilgili olarak sezin.celikkanat@gmail.com adresine e-posta gönderebilirsiniz.


***

27 Ağustos 2020 Perşembe

Mentörlük

 Mentörlük, belirli bir deneyim, bilgi birikimi, beceri veya uzmanlığa sahip bir kişinin, bir başkasının kişisel veya mesleki anlamda gelişimini ele alınan konularla bağlantılı tavsiyeler vererek, yol göstererek ve bilgilendirerek katkıda bulunmasıdır.

Mentörlük bugün ve geleceğe odaklı bir süreçtir. 

Mentör ile mentee arasındaki ilişki, karşılıklı dayanışma ve etkileşime dayanmakta ve bu yönüyle her iki tarafa da fayda sağlamaktadır. Mentörlerin deneyimlerinden yararlanırken daha az hata yapmayı öğrenen menteeler, ne yapmak istediklerine kısa sürede karar verme, kendilerine daha gerçekçi hedefler koyabilme ve isteklerine göre kariyer planlama becerilerini kazanmaktadırlar. Mentörlük çalışmaları menteelere bir nevi yol göstericilik yapmaktadır. Öte yandan menteelere destek verirken iletişim becerilerini geliştiren mentörler de sahip oldukları bilgileri pekiştirme olanağına erişmektedirler.

Koçluk daha çok kişilerin tavır ve tutumları ile ilgilenmektedir. Belirlenen hedeflere ulaşmada doğru adımı, doğru zamanda atmak önemli bir faktördür. Koçlar çalışanları gözlemleyerek neyi nasıl yapmaları gerektiği hususunda danışmanlık yapmakta ve doğru adımın doğru zamanda atılmasını sağlamaktadırlar.

Mentörlük ise kişilerin potansiyellerini ortaya çıkarmayı ve geliştirmeyi hedeflemektedir. Çalışan potansiyeli; doğru donanım, eğitim, motivasyon ve danışmanlık verildiği taktirde kişinin ulaşabileceği en üst düzey kapasite olarak tanımlanabilir. Bu noktada kapasitenin iş odaklı kalmayarak daha geniş bir perspektifte ortaya çıkarılması kişinin kendini entelektüel ve sanatsal becerilerde de geliştirmesi hedeflenmektedir.




Uzman Klinik Psikolog & Psikoterapist

U. Sezin Çelikkanat Mısırlı

İnternet Alışverişinde Bilinçlenmek

 Pandemi sürecinin gelip gitmemesiyle birlikte hayatımızda dijital yeni bir sayfa açıldı. Artık giyimden yiyeceklere, market alışverişlerinden kişisel bakım ürünlerine kadar her şeyi internetten satın alıyoruz. Bu noktada da güvenilir sayfalardan alışveriş yapmak önem kazanmış durumda. Ne yazık ki bu süreci kendilerince fırsata çevirmeye çalışan dolandırıcılar da mevcut. Bu nedenle de güvenilir sayfaları bulup oralardan alışveriş yapmak konusunda biraz daha bilinçlenmemiz gerekiyor.

Instagram’dan baktığımızda birçok butik sayfası olduğunu görüyoruz. Bunlardan hangisine güvenebileceğimizle ilgili olarak bir araştırma yapmadan körü körüne alışveriş yapmamamız gerekiyor. Yetersiz araştırma sonucunda bir yerlere paramızı kaptırmak istemediğimiz için sayfalar arası kaosun içinden çıkmalıyız.

Influencer ve bloggerların bir markaya ait ürünlerin reklamını yapması o ürünlerin amacına uygun bir ürün olduğunu, faydalı veya kaliteli olduğunu göstermez. Mümkün olduğunca gerçek kullanıcı ve tüketici yorumlarına ulaşmakta fayda var. Çünkü tanınmış simalar ürün reklamlarını belirli bir ücret karşılığında yapıyorlar. Öyle olunca da maddi kazanç elde ettikleri bir ürünü kötüleme ihtimalleri de ortadan kalkmış olduğundan tavsiyeleri gerçeklikten çok uzak olabiliyor.

Söz konusu Instagram olduğunda öncelikle alışveriş yapmayı düşündüğünüz ürünlerle ilgili fotoğrafların özgün mü yoksa oradan buradan toplama fotoğraflar mı olduğuna bakmalıyız. Takipçi sayısının fazla olması o sayfayı güvenilir yapmak için yetersizdir. Çeşitli sosyal medya ajanslarından veya korsan bazı yazılımcılardan para karşılığında takipçi, beğeni sayısı, yorum, izlenme sayısı gibi şeyler alınabiliyor. O yüzden artık bunlar tam bir güvenilirlik sağlamıyor. Paylaşımların altındaki yorumların niceliğine değil niteliğine dikkat edin ve ayrıntı belirten yorumları daha dikkate alın. Belirlenen sayfanın geçmişinin ne kadar eskiye dayandığına bakmak, gerçek bir iletişim numarası ve mail adresinin bulunması ve mümkünse internet sitesine sahip olması o Instagram sayfasının daha güvenilir olduğunu gösterir. Herhangi bir olumsuz durum yaşadığınızda geriye dönüp yetkiliye ulaşabiliyor olmak, bir tüketici olarak ürünle ilgili olarak cayma hakkınızı kullanabilmek ve tüketici haklarınızı savunabilmek için ardınızda ulaşabileceğiniz bir telefon numarası olması gerekmektedir.

Farklı internet sitelerinden alışveriş yaparken de ardında iletişim numaralarının olması, gerçek bir adresin bulunması en dikkat edilmesi gereken faktör olarak karşımıza çıkıyor. Belki biraz da internette arama motorlarında o sayfayla ilgili araştırma yapmak ve hakkında bilgi toplamak gerekiyor. Adını arama motoruna yazdığınızda karşınıza hiçbir bilgi çıkmayan sayfalardan, şikayeti bol olup hakkında fazla iyi yoruma rastlamadığınız yerlerden kaçarak uzaklaşın. Bu tarz yerlerden ilk kez sipariş verecekseniz eğer online ödeme yöntemini kullanmamanızı öneririm. Özellikle kapıda ödeme yöntemini seçmenizi ve ürünü teslim alırken paketi açıp doğruluğunu kontrol etmenizi tavsiye ederim. Böylelikle yanlış/eksik/kırık/bozuk/tarihi geçmiş ve/ya defolu bir ürün geldiğinde ürünü teslim almadan anında müdahale etmiş olursunuz.




U. Sezin Çelikkanat Mısırlı

Uzman Klinik Psikolog & Psikoterapist

20 Temmuz 2020 Pazartesi

Psikoloji: Öz Değer ve Benlik Bilinci


Herkesin zihninde kendine dair oluşmuş bir imge ve içselleştirdiği bir benlik algısı mevcuttur. Kendinize yönelik algınız, otomatik olarak bakış açınızı yönlendirir. Kendinizi nasıl görüyorsanız öyle davranıp karşınızdaki insanları da sizi bu yönde görmeleri konusunda ‘farkında olmadan’ ikna edersiniz. Kendiniz hakkındaki düşünceniz, sizin haricinizdeki kişilerin sizin hakkınızda neler hissettiğini etkiler.

İletişimin birçoğu bilinçdışından gerçekleştiğinden dolayı etrafınızdaki insanlar sürekli olarak sizin beden dilinize ve ses tonunuza bakarak gönderdiğiniz duygusal sinyalleri görüp bunlara karşılık verirler. O yüzden içsel olarak kendinizle ilgili hissettikleriniz çok önemlidir. İçsel düşünceleriniz direkt olarak sizin dış dünyanızı yansıtır.

Benlik algınızla ilgili olarak bir değersizlik söz konusu ise bu durum sizin özgüveninize yansıyacaktır. Düşük özgüven, sizin vücut diliniz ve beden dilinizle bütünleştiğinde çevrenize de aynı şekilde duygusal bir sinyal olarak yansıyacaktır. Kendinizi “yeterince hoş” bulmadığınız için sevgiyi ve sevilmeyi kendinizde hak görmüyor olabilirsiniz. Burada önemli olan şey, bu düşünce yapısından çıkmak için ne yapılması gerektiğiyle ilgili bir çözüm yolu bulmaktır. Kendinizi “yeterince hoş” bulmuyorsanız, kendinizi beğenebileceğiniz bir görünüme ulaşmak için yapabileceğiniz şeyler vardır. “Ben güzel/yakışıklı değilim” cümlesi, sizin arkasına sığınacağınız bir bahane olursa işin ucu öğrenilmiş çaresizliğe kadar gidecektir. Unutulmamalıdır ki güzellik görecelidir, önemli olan sizin güzellik/yakışıklılık kavramlarını nasıl anlamlandırdığınızdır. Kimsenin sizi sevmediğini düşünüyorsanız, aslında kendisini sevilmeye değer bulmayan siz olabilir misiniz?

Yaşadığınız olaylarla veya çevrenizdeki kişilerle olan iletişiminizde aklınıza gelen ilk düşünce, otomatik düşünce olarak adlandırılır. Düşünceler, duygularımızı etkiler ve duygularımız da davranışa dönüşür. Verdiğimiz tepkiler tamamen düşüncemizle doğru orantılıdır. Otomatik düşüncenin gerçeği yansıtıp yansıtmadığıyla ilgili olarak kanıt ve karşı kanıt tekniği kullanılabilir. “Akla gelen ilk düşünce her zaman doğru olan düşüncedir” diye bir genelleme söz konusu değildir. Bu düşüncenin doğru olup olmadığına kesin olarak karar verebilmek adına kanıtların takip edilmesi gerekmektedir. Otomatik düşünceyle ilgili kanıtlar yetersiz kaldığında, başka bir düşüncenin daha varlığından söz edilebilmektedir. İşte bu düşünce ise alternatif düşünce olarak adlandırılmaktadır. Otomatik düşünceyle ilgili kanıtlar yetersiz kaldığında veya alternatif düşünceler çoğunlukta olduğunda alternatif düşüncenin daha doğru olabileceği apaçık gözle görülür hale gelmektedir. Alternatif düşünceyi benimsemeyle birlikte duygular değişmekte ve davranışlar da yön değiştirmektedir.

Hayatta ilk deneyimler, aile yaşantısında edinilir. Dünyaya dair pek çok kavram, burada öğrenilir. Çocuğun bakımını üstlenen (caregiver) kişiyle arasında kurduğu bağ “güvenli bağlanma” ise, sağlıklı bir benlik bilincinin oluşmasına ve kişinin kendisini değerli, önemli hissetmesine yardımcı olur. Benlik bilinci, sizin çevre tarafından algılanma biçiminiz, ne olduğunuz ve ne olmanız gerektiğinizle ilgili düşüncelerdir. Benlik algısı ise benlik bilincini kendinize özgü değerlendirmenizdir. Olumsuz bir benlik algısı geliştirdiyseniz bu değersizlik hissinin tohumları siz dünyaya gözlerinizi açtıktan sonraki ilk çocukluk zamanlarında (0-2 yaş) atılır. Kendinize yönelik geliştirdiğiniz olumsuz duygular ve şemalar, içinde yetiştiğiniz aile yaşantısı ile pekişerek çocuklukta yaşadığınız olaylarla bilincinize yerleşir. Yaşantınız boyunca da bilincinize yerleşen bu düşünceler sizin bakış açınız haline gelir, karakterinizin bir parçası olarak ömür boyu size eşlik eder.

Kimsenin sizi sevmediğine dair düşünceleriniz olduğunda kendinizi üzgün, mutsuz ve kırgın hissedebilirsiniz. Bunlar sizin otomatik düşüncenize bağlı olarak ortaya çıkan duygularınızdır. Bu duygular sizi içinize kapanmaya veya çevrenizdeki kişilerin isteklerini ve tekliflerini geri çevirmeye itebilir. Böyle bir durum içinde olduğunuzda kimsenin sizi sevmediğine dair düşünceleri kanıtlayan davranış ve olaylara bakabilirsiniz. Gerçekten de bu düşüncenizi destekleyen bulgular var mı? Bunları objektif bir gözle değerlendirebiliyor musunuz, yoksa bakış açınız olumsuz düşüncelere odaklanmış durumda mı? Böyle bir durumda bakış açınız, kendinize karşı geliştirmiş olduğunuz değersizlik ve güvensizlik duyguları ile bağlantılı olarak gelişmiş olabilir. Öz değer ve özgüven terazinin iki ucu gibidir. Kendinize verdiğiniz değer arttıkça özgüveniniz zirve yapar.

Önce kendinizi değerli görmeye başlayarak değersizlik duygusundan uzaklaşabilirsiniz. Gerçekte kim olduğunuzu bulmak ve sizi nelerin tanımladığını keşfetmek için kendinize bir şans verin. Farklı olduğunuz yanlarınızın olması oldukça normaldir; sonuçta herkes kendine has özellikler taşımakta ve biriciktir. Önemli olan bu farklılıkların farkında olmak ve bunların sizi siz yapan özellikler olduğunun bilinciyle bir yaşam sürmektir.

Olumlu bir benlik algısı geliştirmek için; kendinizi tanımanız, farklılıklarınızın farkına varıp onların sizi siz yapan şeyler olduğunu idrak etmeniz ve kendinizi kabul etmeniz, kişisel olarak kendinize yetebiliyor olmanız, kişisel sınırlarınızın farkında olmanız ve çevreyle iş birliği içinde bir ilişki kurabilmeniz gerekmektedir. Olumlu bir benlik algısı geliştirdikten sonra aklınıza gelen ilk düşüncenin karamsar bir altyapıya sahip olmadığını göreceksiniz.




3 Nisan 2020 Cuma

Psikoloji: An'da Kalabilme Egzersizi

An’da kalabilmek için 5, 4, 3, 2, 1 taktiği:

  • Etrafınızda gördüğünüz 5 şeyin farkına varın. Bu, salonunuzdaki vazo ya da koltuğunuzdaki battaniye olabilir.
  • Etrafınızda dokunabileceğiniz 4 şeyin farkına varın. Bu, yastığınız, oturduğunuz sandalye ya da kitabınız olabilir.
  • Etrafınızda duyduğunuz 3 şeyin farkına varın. Bu, üst komşunuzun ayak sesleri, camı açtığınızda evinizin içine giren kuş cıvıltıları olabilir.
  • Etrafınızda koklayabileceğiniz 2 şeyin farkına varın. Bunlar parfümünüz ya da sabununuz olabilir.
  • Etrafınızda tadını alabileceğiniz 1 şeyin farkına varın. Örneğin evinizdeki bir meyveyi dikkatinizi sadece ona vererek tadın.
5 duyumuzu harekete geçirerek yapılan bu egzersiz ile an'da kalmak ve geleceğin belirsizliğinin yarattığı kaygı durumundan, geçmişe dair düşüncelere takılıp kalma durumu ve beraberinde getirdiği düşünce obsesyonu ile depresyondan uzaklaşabilmek mümkün olacaktır.
Tüm duyularınızla odağınızı şimdi'ye çevirdiğinizde bakış açınızı da gözden geçirebilmeniz biraz daha objektif bir çerçevede gerçekleşecektir.


U. Sezin Çelikkanat Mısırlı
Uzman Klinik Psikolog ve Psikoterapist
**

2 Nisan 2020 Perşembe

Psikoloji: Bakış Açısı

Kendinize olan kızgınlıklarınızı, geçmiş ilişkilerinizdeki halen öfke duyduğunuz, affedemediğiniz kişileri; tekrarlayan hatalarınızı veya deneyim olarak göremediğiniz kızgınlık dolu yanlışlarınızı düşünün...

  • Sırtınızda taşıdığınız bir öfke yükünüz var mı?
  • Kimi affedemiyorsunuz?
  • Kimin ismini hatırladığınızda ağzınızdan öfke dolu sözcükler dökülüyor?

İşte bunların hepsi sizin geçmişten geleceğe taşıdığınız içinizdeki yükler. Aslında “yük” olarak anlamlandırdığınız için olumsuz duyguları yüksek seviyelerde hissetmenize sebep olan “kazanımlar”. Bunları yük veya kazanım olarak adlandırmak tamamen bakış açısı ile alakalı.

  • Bu yükleri sizin için yük yapan şey nedir?
  • Yük olmasından kurtulmak için ne olması gerekir?

Bu soruların cevaplarını vermeden önce yüklerden kurtuluşun bir başka bireyle değil sizinle olacak şekilde düşünmeniz önemlidir. Olumsuz durumlardan çıkış biletini kendi içinizde bulursanız bir başka insana bağımlı olmayan ve kendi kendine yeten, affedebilen ve özgüven sahibi bir birey olarak yolunuza devam edebilirsiniz.

Tüm bu yaşadıklarınızın size neler öğrettiğine dair değerlendirmeniz, her bir durumu kendi içerisinde düşünerek süzgecinizden geçirdiğinizde elde ettiğiniz bulgular, sizi geçmişinizle yüzleşmeye, durumları kabullenmeye ve olanları affetmeye yönlendirecektir. Ancak bu şekilde kendinizle ve geçmişinizle barışarak bakış açınızı sağlıklı bir şekilde değiştirebilirsiniz.


U. Sezin Çelikkanat Mısırlı
Uzman Klinik Psikolog ve Psikoterapist
**

1 Nisan 2020 Çarşamba

Psikoloji: Ertele-me!


Zaman yönetimi yetersizliği, bir işi gerçekleştirebileceğine dair inançları, göreve dair hissettiği rahatsızlık, mükemmeliyetçilik, başarısız olma korkusu, gerçekdışı beklentiler, çalışma alışkanlıkları, reddedilme, terk edilme, beğenilmeme korkuları (belirsizliğe tahammül edememe) gibi nedenler ertelemeye neden olmaktadır.

Erteleme ile ​Başa Çıkma Yöntemleri:
  • ·         Harekete geçin! (bunun için kendinize slogan belirleyin: sadece yap, şimdi değilse ne zaman, istek eylemden sonra gelir gibi)
  • ·         Ertelediğiniz işleri önem sırasına koyarak listeleyin.
  • ·         Erteleme nedenlerinizi yazın ve bunları değerlendirin. Bunlar gerçekten engel mi oluşturuyor yoksa mazeret mi?
  • ·         Ertelemenin ikincil kazançlarını belirleyin.
  • ·         Ertelemenize neden olan kaygılarınızla baş etmek için olumsuz gerçek olmayan düşüncelerinizi değiştirmeye ve yerine gerçekçi olumlu düşünceler koymaya çalışın.
  • ·         Gerçekçi ve somut amaçlar belirleyin.
  • ·         Mükemmeliyetçi değil, ulaşılabilir ve gerçekçi hedefler belirleyin.
  • ·         Harekete geçmek için bir işaret olmasını beklemeyin. Gerekli isteğin ve motivasyonun varlığını kendiniz yaratın.




U. Sezin Çelikkanat Mısırlı
Uzman Klinik Psikolog ve Psikoterapist

**

31 Mart 2020 Salı

Psikoloji: Bağımlılıklardan Kurtulma Motivasyonu

Yaşadığımız izolasyon sürecinde sosyal medya, oyun, yeme, uyku, alkol ve sigara bağımlılıkları artabilir. Bunların önüne geçmek için değişikliklerin nerede yapılması gerektiğinin farkına varmak ve kasıtlı olarak onları çağıran etkinlikten zamanla uzaklaşmak gerekmektedir.

Bir eylem başlatmak için sürekli olarak aynı motivasyonel sorunlarla karşılaşılması ve sorunları değiştirmek için hiçbir şey yapmamaya devam edilmesi bağımlılığı tetikleyecektir.

  • Sizi yaptığınız eyleme iten sebepleri,
  • Hangi zamanlarda bu davranışın tetiklendiğini ve
  • Motivasyon kaynağınızı araştırmaya odaklandığınızda,
  • İçinde bulunduğunuz durumdan duyduğunuz hoşnutluk veya hoşnutsuzluğun farkına vardığınızda değişim için düşüncelerinizi eyleme dönüştürebilirsiniz.

Önemli olan içinde bulunduğunuz durumdan olan hoşnutsuzluğunuzun farkına vardığınızda bunun sizi eylemsizliğe itmesinin önüne geçmek ve bunu bir tetikleyici olarak kullanıp “ne yaparsam kendimi daha iyi hissederim?” mekanizmasını harekete geçirebilmektir.

  • Olumsuz durum veya davranışın yerine neyi koyacağınızı sizin kendi farkındalığınıza yoğunlaşmanızla ortaya çıkan ilgi alanınız belirleyecektir.


Sezin Çelikkanat Mısırlı
Uzman Klinik Psikolog ve Psikoterapist

29 Mart 2020 Pazar

Psikoloji: Duygusal Yeme Atakları

  • Evde zaman geçirdiğimiz bu dönemde ‘duygusal yemek ataklarımız’ olabiliyor. Psikolojik olarak yemek yeme eğilimiyle ilgili hassasiyet gösterilmesi gereken bazı noktalar bulunmaktadır.
  • Kendinize önceki yaşamınızdaki gibi bir rutin oluşturun. Rutin oluşturmak sizi belirsizlikten kurtarır ve güvende hissettirir. Bu da otomatik olarak iştahınızı dengelemenize yardımcı olur.
  • Uyku, metabolizma için çok önemlidir. Yeterli uyumazsanız vücudunuz enerjisiz kalır ve enerjiyi yiyeceklerden almak ister.
  • Yemek saatlerinizi belirleyin. Yemek saatleriniz belirli olursa sürekli atıştırma isteği, fazla yemelerin önüne geçersiniz.
  • Her gün en az 2 litre su içmeyi ihmal etmeyin. Su, iştah kontrolünüze de yardımcı olacaktır.
  • Antioksidan özelliği ile yeşil çay, beyaz çay ya da ıhlamur, ada çayı gibi bitki çayları metabolizmanıza da sağlığınıza da katkı sağlar ve iştahınızı baskılar. Tarçın sevenler özellikle tarçını kullanmaya çalışsın ki kan şekeri dengelensin.
  • Evde kendinizi geliştirecek, eğlenecek, oyalanacak aktiviteler bulmaya çalışın.
  • Sürekli yemek hesapları takip etmek, iştahınızı açıyor olabilir, öyleyse takibi bırakın. Sağlıklı tarifler bulup onları yapmayı deneyin.

U. Sezin Çelikkanat Mısırlı
Uzman Klinik Psikolog ve Psikoterapist
**


23 Mart 2020 Pazartesi

Psikoloji: 6 Şapkalı Düşünme Teknikleri


Kadıköy Belediyesi Rasimpaşa Gönüllü Evi'nde 6 Şapkalı Düşünme Tekniği ile düşüncelerimizi nasıl yapılandırabileceğimiz üzerinde konuştuk.



Renklerle 6 Şapkalı Düşünme Tekniği'ni birleştirdiğimiz eğlenceli etkinliğimizde düşünce yapılandırmasını bireysel örneklerle süsledik.




Güncel hayatımızdan verdiğimiz örnekler oldukça eğlenceli anlar yaşamamıza sebep oldu.
Değerli katılımcılarımızdan 4 haftalık Psikoloji Atölyelerimizi 6 şapkalı düşünme tekniği'ne  göre değerlendirmelerini istedik.




Bireysel hedefler belirleyerek sosyalleşme etkinliği ile birbirimize soru cevap yaparak empati geliştirme, iletişimde dikkat edilmesi gereken noktaların farkına varma ve farklı bakış açılarını görme konularında aydınlanmalar yaşadık.


Ayrıntılı bilgi için mail yoluyla iletişime geçebilirsiniz.
E-Posta: sezin.celikkanat@gmail.com


**

21 Mart 2020 Cumartesi

Psikoloji: Sınırlar


Sınırlar dendiğinde aklımıza gelenleri ele alarak soyuttan somuta örneklerle hayatımıza sınır çekmeyi tartıştık.


Sınırlandırmanın ne zaman, nerede, ne şekilde olması gerektiğini vurgulayarak "Kişisel sınırlarınız sizin özgürlük alanınızdır!" vurgusu yaptık.



İnteraktif bir şekilde yürüttüğümüz etkinliğimizde söz sırası değerli katılımcılarımıza geldiğinde birbirlerine söz sırası vererek ve söz alarak sınır çizerken öncelik sıralaması yapmanın önemini vurgulamış olduk.


Her adımını örneklerle ve sosyal etkileşimle birleştirdiğimiz seminerimizin atölye kısmında katılımcılarımıza dağıttığımız yönergelerle kişisel sınırlarına müdahalede ne kadar esnek olduklarının farkına varmalarını sağladık.


**

20 Mart 2020 Cuma

Psikoloji: Kişisel Sınırlarımızı Çizebilmek

 

Corona Virüs dalgası henüz yurdumuzu sarmamışken 12 Mart Perşembe günü Kadıköy Belediyesi’ne bağlı Fenerbahçe Gönüllü Evi’nde “Kişisel Sınırlarımızı Çizebilmek” konulu seminerimizi gerçekleştirdik.




Genelden özele sınırların neleri ifade ettiğini, kişisel sınırlarımızı ne şekilde
belirleyebileceğimizi anlattık.




Kişisel sınırlarımızın özgürlük alanımızı yarattığına dikkat çekip, sınırlarımızı korumanın yaşam kalitemizi nasıl yükselteceğini, özgürlük ve sınırlamanın dengesini nasıl sağlayabileceğimizi örneklerle paylaştık.




Salona sığamadığımız, bahçe bölümünün bile dolup taşmasına sebep olacak kadar yoğun bir katılım oldu. Bu kadar güzel, güneşli bir günde virüs konusundaki hassasiyete dikkat edip gerekli önlemleri alarak bizimle bir arada olan tüm değerli katılımcılarımıza teşekkür ederiz.




Ayrıca bizi güleryüzleri ve türlü güzel ikramlarıyla ağırlayan derneğin eski başkanı Ayten Çokdan'a ve derneğin şu anki başkan yardımcısı olan hanımefendiye misafirperverliklerinden dolayı çok teşekkür ederiz.




**

3 Şubat 2020 Pazartesi

Psikoloji: Stres


Sıkıntı yaratan olaylar karşısında bir tepki sürecidir. Bireyin kendisinden ve çevresinden kaynaklanan bedensel ve ruhsal gerilim, baskı, endişe, kısaca kişiye rahatsızlık veren bir durumdur.

Stresin Belirtileri
Stres 3 dönemli bir sorun olarak karşımıza çıkar;
1)Alarm Tepkisi: Bu dönem, insanın dış uyaranı stres olarak algıladığı durumdur.
2)Direnç Dönemi: Bu dönem stresle yüz yüze kalınan, araya başka stresler girmezse baş
edilebilecek dönemdir.
3)Tükenme Dönemi: Stresle etkili bir şekilde baş edemediğimizde ya da üstesinden gelemediğimiz stres kaynakları çoğaldığında vücudun adaptasyon kapasitesi zorlandığı dönemdir.
Stres altındayken beyin algıladığı tehlike karşısında “savaş ya da kaç” emri verir. Bu emrin yerine getirilmesi için, gerekli olan kas gerginliği artar. Ancak savaşmanın veya kaçmanın mümkün olmadığı durumlarda artan enerji ve kas gerginliği boşalamadığı için çeşitli fizyolojik belirtiler ortaya çıkar. Bunlardan en sık olanı baş ağrısıdır.

Temel Stres Faktörleri
-Sorumluluklar ve Yoğun İş Yükü
(sorumlulukların belirsizliği, iş yükünün fazla olması, sorumluluk harici iş yüklenmesi)
Bireyin sorumlulukları konusunda yeterli bilgisinin olmaması durumunda rol belirsizliği görülür. Eğer işin amaçları yeterince tanımlanmamışsa, bir diğer ifade ile birey ne yapacağını bilemiyorsa stres kaçınılmaz olacaktır
Bireyin üstlendiği iki veya daha fazla rolün aynı zamanda ortaya çıkması, bireyden zıt isteklerde bulunulması rol çatışmasına yol açabilir. Örnek olarak bir işçiden amiri üretimi hızlandırmasını isterken, çalışma arkadaşları üretimi yavaşlatmasını isterse kişi rol çatışması yaşayabilir.
Diğer insanların sorumluluğunu üstlenmek, kişilerde gerginlik yaratan bir stres kaynağıdır. Diğer insanların mesleki gelişiminin sorumluluğu bir kişiye yüklenmiş ise, ayrıca işin doğası çok fazla sorumluluk gerektiriyor, ancak yetkiler sınırlı ise, kişi kendini yoğun stres altında hissedebilir.

-Kişilerarası Çatışma:
İş yerinde üstleriyle geçimsizlik ve çalışanlar arasındaki olumsuz ilişkiler, kişiliklerin uyumsuzluğu, amirlerle, meslektaşlarla ya da memurlarla çatışma ya da tartışma, evde aile fertleriyle yaşanan tartışmalar, sosyal ilişkilerde arkadaşlarla veya iletişimde olunan diğer kişilerde yaşanan sıkıntılar en basit işlerde bile gerginlik yaratır. Çözümü en zor olan da bu sorundur.

-Kalabalık/Trafik:
Büyük şehirlerde yaşamanın yegâne problemlerinden birisidir bunlar. Bulunulan ortama adapte olmak, bakış açımızı değiştirmek gerekebilir. Kendi kontrol alanımızın dışındaki konulara kızmak, öfkelenmek, sinirlenmek, tepki göstermek bizi daha stresli, uyumsuz ve mutsuz yapar. Bu nedenle farklı bakış açılarına odaklanmak, alternatif düşünceler üretmek veya yaşanan bu kaçınılmaz sorunları olabildiğince yumuşatmak için yollar bulabiliriz. Trafik esnasında arabada sevdiğiniz şarkılardan oluşan bir albüm dinlemek, klasik müzik dinlemek, kulaklık yoluyla telefonla görüşmek gibi. Kalabalık içerisindeyken görmek istemediğiniz şeylere odaklandıkça onları görmeye başlarsınız bu nedenle odağınızı kendi içinize çevirin. Belki alternatif bir güzergâh belirleyip oradan istediğiniz yere gidebilirsiniz veya bir yerlerde çay/kahve molası verebilirsiniz. Sizin dışınızdaki kişilere sinirlenip somurtabilirsiniz elbet ama bu size bir şey kazandırmayacaktır. Kalabalıklar içerisinde de kendi hoşunuza gidebilecek şeyler bulabileceğinizden eminim.

-Sınırların Çok Katı veya Çok Gevşek Olması:
Kişisel hayatta kimseye hayır diyememek, sınırlarımızı çizememek ve bu nedenle hayatımıza sıkça müdahale edilebilmesi, kendi isteklerimizi gözardı etmek.

-Fiziki Mekan ve Çevre Şartları:
Çalışma, eğitim alanı veya evde en fazla zaman geçirilen yer (oda), masa, koltuk, sandalye vs gibi materyaller ve bulunulan ortamın hava koşulları, aydınlatması, sıcaklığı, gürültü veya sessizliği rahatlık ve güven sağlamalıdır. Konfor alanında kişinin kendisini iyi hissetmesi hem fizyolojik hem psikolojik durumu etkilemektedir.

-Yüksek Beklentiler:
Kişinin iş yaşamında belli bir hedefe ulaşmak, kariyer basamaklarında yükselerek bunun
karşılığında daha fazla güç, saygınlık ve para elde etmek, kariyer gelişimini sağlamak yönündeki istek ve ihtiyacının örgüt tarafından karşılanamaması ve çeşitli şekillerde engellenmesi çalışanda strese yol açacaktır. Bireyin kariyerinde doyumu ve etkinliği iş stresini kontrol altında tutmasına bağlıdır.

-Mobbing:
Duygusal saldırı, ayrımcılık ve zorbalık olarak da tanımlanan mobbing, fiziksel şiddetten çok psikolojik baskı ve yıldırma politikası ile işyerindeki herhangi bir çalışana uygulanan ısrarlı ve bilinçli bir davranış olarak tanımlanmaktadır. Mobbinge uğrayan kişilerin %40’ının depresyona girdiği, travma sonrası stres bozukluğu yaşadığı gözlemlenmiştir.

-İşe geç gitme / İşten erken çıkma/Devamsızlık:
İşe, eğitime vb yerlere geç gitme, buralardan erken çıkma veya hiç gitmeme (devam etmeme) durumları hem kişinin adaptasyonuna yönelik bir stres faktörü olurken hem de bu ortamdaki kişilerin stres faktörünü artırmaktadır.
-Psikoloji randevusu alan danışanın seansa gelmemesi veya devam eden bir seansın danışan tarafından birden sonlandırılması
-Çok isteklerle katıldığınız eğitim veya atölyeye devam etmediğiniz oldu mu? Neden?

-Çatışma:
Çatışma, bireysel ve örgütsel olarak iki boyutta ele alınabilir. Bireysel anlamda çatışma, bir
insanın hedeflerine ulaşmasını engelleyen davranış biçimleri olarak tanımlanabilir. Birey bu
engellemeler sonucu gerginlik ve uyumsuzluk sorunları yaşayabilecektir.
Özellikle çatışma halinin uzun sürmesi birey üzerinde stres yaratabilecek ve organizma bünyesinde çeşitli sorunlara (kalp rahatsızlığı, ülser gibi) neden olabilecektir.

-Zaman Baskısı
-Hata Yapma Korkusu/Yanlış Anlaşılma Korkusu
-Güvenliğin Az Olması



Uzman Klinik Psikolog ve Psikoterapist U. Sezin Çelikkanat Mısırlı


**

20 Ocak 2020 Pazartesi

Psikoloji: Mobbing ile Başa Çıkabilmek


MOBBİNG NEDENLERİ

Mobbing genel olarak saldırganın psikolojik yapısından, mağdurun psikolojik yapısından, çalışılan kurumdan ya da toplumsal değer ve yargılardan kaynaklanabilmektedir. Mobbing kişinin ruhuna saldırıdır ve kurbanın saygı duyulmayan biri olması istenmektedir. Kurbanı iş ortamından uzaklaştırmayı amaçlayan dedikodular ve kurbanın şirket içindeki itibarını zedelemeyi amaçlayan davranışlar mobbing’i ortaya çıkarmaktadır.

Örgütlerde mobbing’in birçok nedeni bulunmaktadır. Mobbing’den önce kişiler arası herhangi bir anlaşmazlık yaşanır. Daha sonra güçlü olan kişi, karşısındaki kişiyi hedef alarak psikolojik şiddete başlar. Mağdur boyun eğmeyi reddettiği, kontrole direnç gösterdiği için öfkelenen ve kabalaşan tacizci harekete geçer. Artık onun için tek amaç kendisini rahatsız eden hedefi, yaptığına pişman edip, kendi egosunu tatmin etmek, iş yerinden uzaklaşmasını, mümkünse işten ayrılmasını sağlamaktır.

Mobbing ile ilgili yapılan çeşitli araştırmalarda, mobbing’in iş yerlerinde ortaya çıkmasının nedenleri arasında yönetim kaynaklı olarak hatalı personel alımı, dönemsel işçi alımı ya da iş yerindeki boş pozisyonlara terfi olabilmek için bireyler arası acımasızca mücadeleler gösterilebilir. Yöneticiyi veya patronu etkilemek hatta daha da yükselmek için bile mobbing uygulanabilir. Can sıkıntısı içerisinde zevk arayışı da bunlara örnek gösterilebilir.

Kurumdan kaynaklanan nedenler de mevcuttur. Bunlar;
• Küçülme ve yeniden yapılanma faaliyetleri
• Aşırı rekabetçi bir ortam
• Verimliliği artırma baskısı
• Yetersiz iletişim
• Eğitim eksikliği
• Aşırı disiplin getirme anlayışı
• Yoğun iş yeri stresi
• Saydamlığın olmayışı
• İşletmenin kötü yönetilmesi
• Ekip çalışmasının yetersizliği

MOBBİNG TÜRLERi

Dikey Mobbing
Bu mobbing türü üstlerin astlarına karşı veya astların üstlerine karşı uyguladığı mobbing türüdür. Mobbing, her türlü durumda herkes tarafından yapılabilir. Yönetici, çalışanlarına karşı farklı davranış kalıpları sergileyebilir.

Yatay Mobbing
Aynı statüde bulunan, eşit yetki ve sorumluluklara sahip çalışanların birbirlerine karşı uyguladıkları psikolojik tacize “yatay mobbing” denilmektedir. Yatay mobbing daha çok rakip konumda olan kişiler tarafından genellikle açık olan üst pozisyona terfi edebilmek amacıyla uygulanmaktadır. Kıskançlıkla ve sinsice yapılan bu mobbing türünde mobbing uygulayanlar örgüt tarafından desteklenmiyorsa uyguladıkları şiddeti inkâr etmekte ve bunun çekişme olduğunu düşünmektedirler.

MOBBİNG YAPAN BİREYLERİN KİŞİLİK YAPILARI

PARANOİD TİPLER
Paranoid bozukluğu olan mobbing’çiler başkalarının kendileri hakkında sürekli komplo kurduklarını ve ona zarar vermeye çalıştıklarını düşünürler ve bu olası komplo teorileriyle mücadele etmek için sürekli karşı tarafa komplo hazırlığı içine girerler.

NARSİST TİPLER
Narsisizim, “kendini beğenmişlik” anlamına gelmektedir. Bu tür ruh yapısına sahip kişiler, etnik, dinsel ve kişisel alanlarda çok üstün olduklarına inanmaktadırlar. Narsist bireyler sınırsız başarı, zenginlik ve güç elde etme tutkusu içindedirler. Aşırı bir şekilde hissettiği özgüven duygusunu koruyabilmek için sürekli takdir edilmeyi ve kendilerine hayranlık duyulmasını isterler. Bu kişiler tatminsizdirler.

SADİST TİPLER
Sadist ruhlu mobbing’çiler, yaptıkları her türlü eziyetten zevk almaktadırlar. Sadist ruhlu kişiler, şiddet, yaralama, acı çektirme vb. gibi konulara ilgi duyarlar. Mobbing mağdurunun çökmesi, ağlaması ona zevk verebilmektedir. Hatta aşırı sadist tipler bundan cinsel haz da duyabilmektedirler. Mobbing’çilerin geneli sadist kişilik yapısına sahip bireylerdir. Saldırganlıkları açık ya da üstü kapalı olabilmekte, iş yaşamında kişileri bekletmek, toplantıları gereksiz uzatmak gibi davranışlarda bulunabilmektedirler.

OBSESİF TİPLER
Obsesif kişilik bozukluğu, işin asıl amacını unutacak kadar mükemmeliyetçi, aşırı düzenli ve kontrolcü kişilerde kendini göstermektedir. Bu rahatsızlığı olan kişiler de abartılı düzen, işi en iyi kendisinin yaptığını düşünüp başkalarına güvenmeme, cimrilik gibi kişilik özellikleri görülebilmektedir.

UYUMSUZ TİPLER
Uyumsuzlar kişiler sosyal kurallara uymayan, birlikte yaşama anlayışına sahip olmayan, dünyayı kendi anlayışları ile gören, utanmaz, sıkılmaz tavırlar sergileyen kişilerdir. Bu kişiler hiçbir şekilde yanlışlarından ders almazlar. Özel yaşantıları düzgün değildir. Genelde alkol, sigara ve uyuşturucuya düşkündürler. İstediklerini elde etme konusunda hiçbir kural tanımazlar. Kurallara uymak onlar için aptallıktır. Saldırgan, diğer insanların kendinden üstün özelliklere sahip olmasını kendine karşı tehdit olarak görmektedir. Tehdit altında benmerkezcidirler.

MOBBİNG’İN SONUÇLARI
Kasıtlı ve sistemli olarak tekrarlanan psikolojik baskıların etkileri, birey üzerinde yavaş yavaş oluşan birikimli zararlar şeklinde ortaya çıkmaktadır. Mobbing’in mağdur üzerinde yaptığı zararları, öncelikle ekonomik ve sosyal olmak üzere iki grupta ele almak gerekir. Konuya ekonomik açıdan yaklaşıldığında, git gide yitirilmekte olan önce ruhsal sağlığın ardından fiziksel sağlığın geri getirilmesi amacıyla sağlık sektörüne ödenen paralar düşünülmelidir. Bireyin işten ayrılmak zorunda kalması veya işten çıkarılması sonucunda ise düzenli bir kazancın yok olması söz konusudur.
Mobbing’in sosyal açıdan bireyde yarattığı zararlar incelendiğinde ise; psikolojik açıdan bir mağdur bulunmaktadır, bu mağdur tedirgin edilmiş ve herkese karşı önyargılı yaklaşmaktadır. Birey içinde bulunduğu sıkıntılı durumu arkadaşları ve ailesine yansıtmaya başlamakta ancak bireyin sürekli depresif tarzdaki hareketleri çevresindekilerin rahatsız olmasına ve yavaş yavaş ondan uzaklaşmasına sebep olmaktadır.

Bu durumda mağdur her alanda kendine olan güvenini kaybettiğinden şaşkınlaşır, beceriksizleşir, korkmaya, utanmaya ve çekinmeye başlar. Bu durum sadece iş ortamında değil, kişiler arası ilişkilerde de devam eder. Kişi sosyal ortamlardan kaçmaya, randevularını unutmaya, aile bağlarından kopmaya başlar. Mağdur çoğu zaman bezgin bir şekilde eve gelir, aşırı duygusal tepkilerde bulunur, sebepsiz yere saldırganlaşabilir. Kendini yeterince güvende hissetmeme, yanlış bilgilendirme başkaları tarafından kendisine saygısızca ya da haksız biçimde davranıldığını hissetme, uykusuzluk, kronik yorgunluk ve tükenmişlik duygusu, ailevi-evlilik ilişkilerinin gerginleşmesi, onuru kırılmış/haklarına tecavüz edilmişlik hissi, “insan yerine konmama”, kendisini kimsenin anlamadığını düşünüyor olma gibi faktörler, iş yerinde psikolojik şiddetin mağdur üzerindeki etkileridir.

Mobbing, mağduru olumsuz etkilediği kadar, mobbing’in uygulandığı örgütü de etkilemektedir. Mobbing’in yaşandığı bir örgütte ekip çalışması bozulmakta ve ortak amaçları gerçekleştirmek için amaç birliği zedelenmektedir. Mobbing mağduru içinde bulunduğu olumsuz durumdan fazlasıyla etkilenmekte ve görevlerini gerektiği şekilde yerine getirememektedir. Mobbing uygulayanın tek hedefi ise mobbing mağdurunu yıldırmak ve iş göremez hale getirmektir i. İşletmeler de mobbing sonucunda kilit çalışanlar yitirilmekte, iş gücü devir oranı artmakta ve çalışanların motivasyonları bozulmaktadır. Sorunların temeline inilmeden bir takım çalışmalar yapılması da başarısızlık nedenlerinden biridir ve örgütün zayıf düşmesine yol açmaktadır.


Uzman Klinik Psikolog ve Psikoterapist
U. Sezin Çelikkanat Mısırlı


**