4 Mayıs 2017 Perşembe

Gözü Kör Olasıca Şarkılar

Hayatımın “Bir gülüşün var ki kaş çatar gibi, en sıcak sözlerin azarlar gibi…” evresini çoktan geçtim.
Miladım oldu, mutluluğumla tarih yazıyorum. “Korkusuzlar da korkar” yazmıştı bir yere hayatımın anlamı, oysa en çok ben korkuyordum sevdiğimi kaybetmekten. Ne de olsa “en değerlim” o benim.
“Uğrunda yüz kere bin kere ölmeli, cehennemde bile zulmetsen de…” demiş Nazan. Şimdilerde ise (2 sene önce çıkardığı albümde yani) Mabel’im Matiz’im söylüyor. Sevmeyi bilmiyorum ben. Yeni yeni öğreniyorum aslında. Nasıl da korkardım bağlanmaktan, birine bağlı kalmaktan… Sevince, sevildiğini bilince, güvenince ve sana güvenildiğini bilince bağlanma gibi bir problem de kalmıyormuş ortada.
Ama halen korkuyorum kalp kırmaktan, üzmekten, paramparça etmekten. Bazen korkuyorum kendimden.  Peki o benim “uğrumda yüz kere, bin kere ölür mü; cehennemde bile zulmetsem de?...”
Bir şarkıyla başladım bu yazıya, aynı şarkıyla noktalayayım o vakit: “Hiç bağlanır mıydım çocuklar gibi, Ah bu şarkıların gözü kör olsun!”

Birlikte konserlere gitmeli, sarmalı, sarılmalı, sevdiğinin ellerini hiç bırakmamalı…
Mabel'in seslendiği gibi "gel...!"

3 Mayıs 2017 Çarşamba

Hadsizlik Had Safhada!

Terbiye, parayla pulla alınmıyor ne yazık ki. İnsanın kendini yetiştirme şekli bir bakıma… Kitap okumak, çok gezmek, kendini yetiştirmek, azla yetinmemek, kaliteli popülasyonlar içerisinde bulunmak veya o kaliteyi kişinin kendisinin yaratması ile mümkündür terbiye. Öyle hiç kitap okumayıp kendince(!) övünerek “ben hayatımda hiç kitap okumadım” diyen birisine saygı duymamı beklemeyin benden. Aynı şekilde bulunduğu ortamın gerektirdiği şekilde giyinmek de terbiye göstergelerinden birisidir. Misal ribanaları lastikli bir eşofman giymiş birisi benimle görüşmeye gelse kendisine zerre saygı duymam, duyamam kusura bakmasın. İzin almadan bir başkasının malını, mülkünü sahiplenmek ise kişinin özel hayatına tecavüz etmek gibidir. Böyle kişileri olası en sert biçimde uyarmanız sizin hakkınızdır. Benim hassas olduğum ve sinirlendiğim noktalar bellidir. Hiçbir zaman da kendi çizgimi bozmadım bu hayatta. Kişisel bakımına özen göstermeyen, düzgün giyinmeyi bilmeyen, kitap okumayan, genel-kültürü yerlerde sürünen ve bu haliyle kendisiyle gurur duyan egonun vücut bulmuş halleri çekilebilirler mi kendi köşelerine? Hatta öyle bir köşe olsun ki bu, mümkünse hep oralarda sığıntı olarak yaşasınlar da benim seviyeme yükselme cüretini göstermesinler. Zira gerçekten çok sinirlenebiliyorum hadsiz insanların var oluşuna. Çünkü bazı kişilerin varlıkları bile beni sinir etmeye yetiyor. Bazen bir ses tonu, bazen kullandığı edepsiz kelimeler, bazen bakımsız bir dış görünüş, bazense haddini aşan bakışlar… Lütfen herkes dengine göre davransın.