13 Ekim 2012 Cumartesi

..Audrey Hepburn sevdası..




   Hiç şüphesiz ki zarafet denilince akla gelen ilk isimlerdendir Audrey Hepburn. Brekfast at Tiffany’s filminde elinde sigarayla olan zarif halleri hafızalardan silinemez. Ve aynı filmden olan fotoğraf kareleri son zamanlarda her yerde karşımıza çıkar oldu. Takı, aksesuar ve ev eşyalarında sıklıkla görüyorum. Her gördüğümde de keşke hiç kimsede olmasa, yalnız bende olsa diyorum.
 O ince uzun boynu, şık kıyafetleri ve kullandığı aksesuarlar ile zarafetin başlı başına tanımıydı kendisi. Boşuna Donald Spoto'nun Audrey Hepburn ile ilgili yazdığı biyografik kitabının ismi Zarafet olmamıştır, çünkü zarafet kelimesi daha önce hiç kimseye bu kadar yakışmamıştır. Çocuksu yüzünün ona kattığı masumiyetin yanı sıra kadınsı tavırları onu kendine hem yakın hem uzak bir hanım olarak görmemizi sağlamıştır. Dar siyah diz boyu elbiseleri, uzun eldivenleri, boynuna doladığı fularlar ve süslü şapkaları ile birlikte kalın kemikli güneş gözlükleri ve trençkotlarıyla tam bir stil ikonu olmayı hak etmiştir. Audrey Hepburn sevimlilik ile seksapelitenin kusursuz kombinidir. Zarafet adlı kitabı tüm Audrey hayranlarına tavsiye ederim. Kendisinin bilinmeyen yönlerini, bunalımlarını, çocukluk anılarının hayatının geri kalanını nasıl etkilediğine dair tüm bilgileri bu kitapta bulabilirsiniz.
   Geçen gün Kadıköy’de Hepburn'ün elinde o meşhur sigarasıyla olan resminin olduğu bir deri çanta arıyorum; bir türlü istediğim gibisini bulamadım. Çoğu yer elindeki Marilyn Monroe baskılı ürünlerini bana ısrarla sunarken onlara Marilyn sevmediğimi ve Audrey istediğimi sakince anlattım. Lakin girdiğim bir mağazadaki adam ben, “Audrey Hepburn baskılı çanta var mı?” diye sorduğumda bana boş boş bakıp "bu müzik grubu falan mı" diyerek ilkokul çocuklarının hayranı olduğu One Direction grubunun çantalarını gösterince adamın yüzüne öyle acı bir bakış attım ki. Beni tanıyan her insan bu bakışımın “sen ne kadar cahil, bilgisiz bir adamsın; yazıklar olsun” anlamına geldiğini bilir… Uzun lafın kısası kızdırmayın beni; verin bana Audrey’ciğimi.
   Yakında odamın tüm duvarlarını Audrey Hepburn resimleri süsleyecek, onu gördükçe gözüm gönlüm açılacak; yaşam enerjimi onun gözlerinden alacağım. Kırmızıyı ne kadar çok sevdiğim herkesçe biliniyor, Audrey sevgimi de bilmeyenler bu yazı vesilesiyle öğrensinler. Böylelikle bana ne hediye alacakları konusunda kararsız kalanlar için ipucu vermiş oluyorum.
   




 İçimdeki Audrey sevgisine istinaden bütün yakın çevreme sesleniyorum: Bana yaş günümde Audrey Hepburn baskılı çanta, kıyafet, puf veya perde hediye edebilirsiniz; ben şimdiden söyleyeyim de işimi sağlama alayım. Düşünmenize sağlık tatlım, haydi Audrey’mi verin bana.
   Ve yazıma sevgili Audrey Hepburn’un çok değerli ve bir o kadar da anlamlı sözleri ile son vermek istiyorum: “Eğer gözlerinin güzel olmasını istiyorsan, insanlara iyilikle bak. Eğer saçların güzel olsun istiyorsan, bırak çocuklar geçirsin ellerini saçlarından. İnce bir bedense isteğin, ekmeğini açlarla bölüş. Ve güzel dudaklara sahip olmak için sadece güzel sözler söyle.“ Bu güzel sözler bile Audrey’in ne kadar naif olduğunu gösteriyor ve bu da benim ona olan sevgimi derinleştiriyor. Masal gibi bir kadınsın be Audrey, seni seviyorum.


2 yorum:

  1. Audrey Hepburn'ün meşhur güzellik reçetesi son paragraf.. Çok özel bir stil ikonudur. Bana çok doğal ve abartısız gelir.. En son birkaç yıl önce Gossip Girl dizisinde Blair Waldorf'u Hepburn kılığında görmüştük.. Taklit edilen bir efsanedir (:

    YanıtlaSil
  2. Ben bu kadının resimlerini hep görüyorum ama kim olduğunu bu yazıdan öğrendim.

    YanıtlaSil