Bu cümle ben
evde oturmuş her zamanki gibi Gossip Girl izlerken doğrudan annemin ağzından
çıktı. Yanlış anlaşılmasın, ben söylemedim yani. Ama hiç fena fikir değil;
annem düşüncelerimi okumuş sanki. Chuck Bass sizin olsun ama Nate Archibald'ı
bana gönderin bence. Dan de gelsin, birlikte kitap yazar senaryoya çeviririz.
Blair'i zaten yanımdan ayırmam. Chuck'dan pek hoşlanmıyorum. Serena da benden
uzak olsun, hiç elektrik alamadım kendisinden.
İzleyenlerce
çok sevilen ve bir fenomen haline gelen dizi Gossip Girl bilindiği üzere 19
Aralık'ta final yaptı ve bu final bölümü ülkemizde 4 Şubat'ta yayınlandı. Ben
burada dizide neler olup bittiğini, gerçekte Gossip Girl'ün kim olduğunu falan
yazmayacağım; henüz izlememiş olanların heyecanı kaçmasın.
Bu dizinin
yükselen yıldızı hiç şüphesiz Leighton Meester yani dizideki adıyla Blair
Waldorf oldu. Daha önceden fazla tanınmayan ve müzikle uğraşan Meester bu dizi
ile ünlenerek oyunculuktaki hünerlerini başarıyla sergilemiş oldu.
Benim de bu
dizide en sevdiğim karakter Blair Waldorf. Onun dizideki idolünün Audrey
Hepburn olması benim Blair'e sempati duymamın temel sebebi. Ayrıca zekası, koyu
renk ve bakımlı saçları, şıkır şıkır kıyafetleri ve aksesuarları, çevirdiği
entrikalar ve hazır cevaplılığı da ona duyduğum bu sevgi ve ilginin beslenme
noktaları. Ayrıca Blair'in Serena'nın yaşadığı gibi yüzeysel ve kısa süreli
ilişkilerden uzak durması da Blair'in beğendiğim özelliklerinden biri oldu.
Dizinin yıldızı uzun bacaklı sarışın Serena gibi görünse de gerçekte saç ve
giyim stili, saç bantları ve kullandığı aksesuarlarla Blair Waldorf bir stil
ikonu haline geldi.
Dan
Humphrey'in, kitap yazmaya başladıktan itibaren, önceki bölümlerde görmeye alışkın olduğumuz kısacık saçlarının
yerini daha uzun ve kıvırcık saçların aldığını görüyoruz. Bu saçlar bana Halil
Sezai'nin saçlarını anımsattı. Halil Sezai saçlarını yaparken Dan Humphrey'den
esninleniyor olabilir. Öte yandan, ben Halil Sezai'nin saçlarını beğenmezken,
herkesin aksine bu uzun saçların Dan'e çok yakıştığını düşünüyorum. Diğer
karakterlere göre çok sönük kalan Dan'in aslında içinde ne fırtınaların
koptuğunu ve o fırtınaların Dan'e neler yaptırdığını final bölümünde görüyoruz.

Gelelim
konu başlığım olan Nate Archibald'a. Bir içim su, insanın ömrü uzar ona
baktıkça. Fiziksel görünümü, tarzı her şeyi iyi, güzel, hoş ama kişiliği tam
oturmamış bir karakter kendisi. Hayattan ne istediğini tam olarak bilmeyen,
popülerliği sayesinde bir şeyler elde etmek için fazla çaba sarfetmesine gerek
kalmamış biri.Yani "malzeme iyi ama kullananda iş yok". Yine de o
kadar tatlı ki kendisi, fazla olumsuz yorum yapamıyorum. Şöyle bir baktığımda
keşke Blair & Nate birlikteliği hep sürseydi, birbirlerine çok yakışıyorlar
demekten kendimi alamıyorum. Blair'in hayatının aşkı Chuck olurken, Nate'in aşk
durumu oldukça karmaşık. Dediğim gibi Nate hayattan ne istediğini tam olarak
bilmeyen bir karakter. Bu yüzden aşk hayatında da bir istikrar yakalaması uzun
zaman alıyor.
Bir dizi
üzerinden iyi dedikodu yaptım yahu, e tabii söz konusu olan dizi Gossip Girl
olunca söyleyecek çok söz oluyor. Ana karakterleri "Chuck ve Serena" haricinde
ele aldığıma göre bu yazımı burada noktalayabilirim.
Beni sevdiğinizi biliyorsunuz.
XoXo
Gossip Girl
**
ben de blairi ve nate archibaldı begeniyorum.yazınız cok hosuma gitti.devamını yazacak misiniz
YanıtlaSilchuck neden yok?
YanıtlaSilçok güzel olmuş
YanıtlaSilçok beğendim