23 Şubat 2013 Cumartesi

" Her Eve Bir Archibald Lazım " !

 

Bu cümle ben evde oturmuş her zamanki gibi Gossip Girl izlerken doğrudan annemin ağzından çıktı. Yanlış anlaşılmasın, ben söylemedim yani. Ama hiç fena fikir değil; annem düşüncelerimi okumuş sanki. Chuck Bass sizin olsun ama Nate Archibald'ı bana gönderin bence. Dan de gelsin, birlikte kitap yazar senaryoya çeviririz. Blair'i zaten yanımdan ayırmam. Chuck'dan pek hoşlanmıyorum. Serena da benden uzak olsun, hiç elektrik alamadım kendisinden.



 

İzleyenlerce çok sevilen ve bir fenomen haline gelen dizi Gossip Girl bilindiği üzere 19 Aralık'ta final yaptı ve bu final bölümü ülkemizde 4 Şubat'ta yayınlandı. Ben burada dizide neler olup bittiğini, gerçekte Gossip Girl'ün kim olduğunu falan yazmayacağım; henüz izlememiş olanların heyecanı kaçmasın.

Bu dizinin yükselen yıldızı hiç şüphesiz Leighton Meester yani dizideki adıyla Blair Waldorf oldu. Daha önceden fazla tanınmayan ve müzikle uğraşan Meester bu dizi ile ünlenerek oyunculuktaki hünerlerini başarıyla sergilemiş oldu.


Benim de bu dizide en sevdiğim karakter Blair Waldorf. Onun dizideki idolünün Audrey Hepburn olması benim Blair'e sempati duymamın temel sebebi. Ayrıca zekası, koyu renk ve bakımlı saçları, şıkır şıkır kıyafetleri ve aksesuarları, çevirdiği entrikalar ve hazır cevaplılığı da ona duyduğum bu sevgi ve ilginin beslenme noktaları. Ayrıca Blair'in Serena'nın yaşadığı gibi yüzeysel ve kısa süreli ilişkilerden uzak durması da Blair'in beğendiğim özelliklerinden biri oldu. Dizinin yıldızı uzun bacaklı sarışın Serena gibi görünse de gerçekte saç ve giyim stili, saç bantları ve kullandığı aksesuarlarla Blair Waldorf bir stil ikonu haline geldi.

 
Dan Humphrey'in, kitap yazmaya başladıktan itibaren, önceki bölümlerde görmeye alışkın olduğumuz kısacık saçlarının yerini daha uzun ve kıvırcık saçların aldığını görüyoruz. Bu saçlar bana Halil Sezai'nin saçlarını anımsattı. Halil Sezai saçlarını yaparken Dan Humphrey'den esninleniyor olabilir. Öte yandan, ben Halil Sezai'nin saçlarını beğenmezken, herkesin aksine bu uzun saçların Dan'e çok yakıştığını düşünüyorum. Diğer karakterlere göre çok sönük kalan Dan'in aslında içinde ne fırtınaların koptuğunu ve o fırtınaların Dan'e neler yaptırdığını final bölümünde görüyoruz.

Gelelim konu başlığım olan Nate Archibald'a. Bir içim su, insanın ömrü uzar ona baktıkça. Fiziksel görünümü, tarzı her şeyi iyi, güzel, hoş ama kişiliği tam oturmamış bir karakter kendisi. Hayattan ne istediğini tam olarak bilmeyen, popülerliği sayesinde bir şeyler elde etmek için fazla çaba sarfetmesine gerek kalmamış biri.Yani "malzeme iyi ama kullananda iş yok". Yine de o kadar tatlı ki kendisi, fazla olumsuz yorum yapamıyorum. Şöyle bir baktığımda keşke Blair & Nate birlikteliği hep sürseydi, birbirlerine çok yakışıyorlar demekten kendimi alamıyorum. Blair'in hayatının aşkı Chuck olurken, Nate'in aşk durumu oldukça karmaşık. Dediğim gibi Nate hayattan ne istediğini tam olarak bilmeyen bir karakter. Bu yüzden aşk hayatında da bir istikrar yakalaması uzun zaman alıyor. 

Bir dizi üzerinden iyi dedikodu yaptım yahu, e tabii söz konusu olan dizi Gossip Girl olunca söyleyecek çok söz oluyor. Ana karakterleri "Chuck ve Serena" haricinde ele aldığıma göre bu yazımı burada noktalayabilirim.




Beni sevdiğinizi biliyorsunuz. 
XoXo

Gossip Girl

**


3 yorum:

  1. ben de blairi ve nate archibaldı begeniyorum.yazınız cok hosuma gitti.devamını yazacak misiniz

    YanıtlaSil
  2. chuck neden yok?

    YanıtlaSil
  3. çok güzel olmuş
    çok beğendim

    YanıtlaSil